Mehmet Ali Güller

Devlet ve iki problemi

17 Ekim 2020 Cumartesi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birbiriyle ilgili iki temel önemli problemi var: 

1. Devlet, adım adım “anayasal devlet” olmaktan çıkıyor.

2. Çeşitli tarikat ve cemaatler devlete iyice yerleşiyor.

İktidar kaynaklı bu iki problem, birbirini bütünleyen, hatta birbirine neden ve sonuç olan problemlerdir: Tarikat ve cemaatler devlete yerleştikçe devlet anayasal devlet olmaktan çıkmaktadır. Devlet, anayasal devlet olmaktan çıktıkça, tarikat ve cemaatler devleti ele geçirmektedir. 

AYM - İçişleri çarpışması 

İki problem son haftalarda değişik boyutlarıyla gündeme geldi. Özetlersek: 

- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) şehirlerarası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan kanunu iptal etmesine, şu “tehdit gibi” sözlerle tepki gösterdi: “Madem onayladınız. Polis koruması almadan bisikletinle işe git gel bakalım!

- İktidarın sözcüleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamayan ve “tanımayan” alt mahkemelerin tutumlarını olumlayan ve onaylayan açıklamalar yaptılar.

- Ankara’nın başkent oluşunun 97. yılında, 13 Ekim’de, Ankara’da tüm kamu kurum ve kuruluşları akşam ışıklarını açtı. AYM üyesi Engin Yıldırım,Işıklar yanıyor” diye AYM’nin binasının fotoğrafını sosyal medyadan paylaştı. “Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor” çağrışımı gibi algılanan bu mesaja yanıt İçişleri Bakanlığı’ndan geldi: “Işıklarımız hiç sönmüyor” diyerek kendi binalarının fotoğraflarını paylaştılar.

- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Herhangi bir inanç grubunun, devletin birtakım noktalarına sızdığı değerlendirmesi yalandır” dedi.

Cumhurbaşkanlığı çarpışması

AYM üyesi Engin Yıldırım’ın “Işıklar yanıyor” mesajı, AKP-MHP ittifakının bir süredir gündeminde olan “AYM’yi yeniden yapılandırma” girişimi için bulunmaz fırsat doğurdu. Nitekim Devlet Bahçeli başta, pek çok Cumhur İttifakı sözcüsü, kamuoyuna “İşte gördünüz, AYM’nin yapısı değiştirilmeli” özetli propagandalar yaptılar. 

Peki, Cumhur İttifakı neden AYM’nin yapısını değiştirmek istiyor? Hepsi AKP’nin iktidarı döneminde AKP’nin seçtiği isimler değil mi? (Ahmet Necdet Sezer’in seçtiği son üye iki ay sonra emekli oluyor ki zaten o üye birçok kritik başvuruda “ihlal olmadığı” yönünde oy kullandı!)

Abdullah Gül’ün AYM’ye atadığı isimlerin, AKP-MHP ittifakının hoşuna gitmeyen kararlardaki rolü, AYM ile iktidar arasında soruna dönüşmüş durumda. Bu durum, AYM kararlarına uymayan alt mahkemelere iktidarın açıkça arka çıkması gibi normal bir devlette olamayacak görüntülere neden oldu. 

Fakat asıl önemli konu, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Anayasanın 101. maddesine göre “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.” 

İktidarı destekleyen hukukçulara göre Erdoğan, 2023’te aday olabilir. Ama kimi hukukçular da daha önceki Abdullah Gül örneğine işaret ederek Erdoğan’ın “üçüncü kez” seçilemeyeceğini savunuyorlar. 

Erdoğan’ın adaylığı konusunda son karar sahibi AYM’nin yapısının o gün geldiğinde nasıl olacağı, iktidar açısından bugünün en önemli problemi elbette!

Tarikat hiyerarşisi, devlet hiyerarşisine aykırı 

Ulusal devlet, ulusun, yurttaşların toplamının devletidir. (Kuşkusuz daha çok egemen sınıfın devletidir.) Uluslaşma, tarihsel olarak feodal ilişkilerin devrimle yıkılması temelinde gelişir. Feodal düzenin ümmeti, devrimle millet (ulus) olur. Yani padişahın, sultanın kulu değil, devletin yurttaşı olunur; tarikatların ve cemaatlerin müridi değil, devletin vatandaşı olunur. 

Dolayısıyla ulusal devlete tarikat ve cemaat yerleşmesi, ulusal devletin varlık gerekçesiyle çelişir. Cemaatin müridi, cemaatin hiyerarşisine tabidir, şeyhinin emrindedir. O hiyerarşiye tabi mürit, devletin hiyerarşisinin pratikte dışındadır. Nitekim FETÖ örneği bunun en çarpıcı örneğiydi: TSK’de askeri hiyerarşi yerine imamların komutasında başka bir hiyerarşi inşa edilmişti. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devlette tarikat ve cemaatlerin olduğunu yüzlerce örneğe rağmen yalanlaması da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın konuyla ilgili açıklamasında tarikat ve cemaatlerin “meşru sınırlar” içinde devlette olmasını desteklemesi ve “Kemalistlerin olmasına” karşı çıkması da iki şeyi yeniden ve yeniden göstermektedir:

1. İktidar, Cumhuriyetle ve Kemalist devrimle hesaplaşmaktadır. Kalın’ın 150 yıllık modernleşmeye itirazı bu kapsamdadır.

2. AKP, “tarikatlar ve cemaatler koalisyonudur.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları