Mehmet Ali Güller

NATO reformu ve Türkiye - ABD sorunları

03 Aralık 2020 Perşembe

AB’nin gündeminde çok önemli iki konu var: Birincisi “stratejik özerklik”, diğeri de NATO reformu...

Her iki konu da doğrudan ABD’yi hedef alıyor ama dolaylı olarak Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Öte yandan bu iki konu hem birbirini bütünlüyor ama hem de AB içinde Berlin-Paris rekabetini artırıyor.

Stratejik özerklik

AB, ABD’yle bağımlılığını azaltmak için “Stratejik Özerklik” geliştirmeye çalışıyor. Bunu “AB’nin ABD’nin koruma kalkanından çıkması ve kendi korumasını oluşturması” şeklinde tanımlıyorlar.

Bu hedefin öncülüğünü Fransa yapıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bir ölçüde Türkiye’yle yaşanan sorunlara atıfla “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” demesi, “Stratejik Özerklik” girişiminin çıkış noktası olarak kabul ediliyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “Özerkliğin tersi bağımlılık demektir. Biz özerkliği tercih ediyoruz” diyerek duyurduğu çalışma için öncelikle AB Savunma Bakanları toplandı ve “Stratejik Özerklik” için “Stratejik Pusula” oluşturma çalışmasına başladı (20.11.2020).

İlk toplantıda “Stratejik Pusula’nın omurgasını oluşturacak tehdit analizi belgesini” ele aldılar. Stratejik Pusula dört ana konuya odaklanacak: Kriz yönetimi, mukavemet, kabiliyetlerin geliştirilmesi ve işbirlikleri. Bu stratejilerin oluşturulması için 2022’nin sonuna süre konuldu.

NATO reformu

Almanya’nın öncülük ettiği ama Fransa’nın da istediği çalışma ise NATO reformu. Taslak 1-2 Aralık’ta yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısında ele alındı.

Bu reform girişimi, AB’nin “beyin ölümü gerçekleşen” NATO’yu “hayata döndürme” çabası olarak yorumlanıyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın girişimiyle oluşturulan uzmanlar komisyonunun hazırladığı ve 140 öneri içeren reform taslağında iki konu öne çıkıyor: İttifak üyesi olmayan AB ülkelerinin de NATO zirvelerine davet edilmesi ve üye ülkelerin ittifak kararlarını veto etmesinin zorlaştırılması.

Her iki konu da doğrudan Türkiye’yi hedef alıyor. Zira Ankara AB üyesi Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliğine karşı ve veto etmenin zorlaştırılması Ankara’nın elini zayıflatır.

Washington - Ankara gerginliği

Bu makaleyi yazdığımda NATO Dış-işleri Bakanları toplantısının henüz ikinci gün toplantısı yapılmamıştı. Ancak ilk gün Washington ile Ankara arasında yaşanan tartışma çok şey anlatıyor.

Toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Ankara’yı “Akdeniz’de müttefikleriyle gerginliği artırmak” ve “Rus yapımı bir hava savunma sistemi alarak adeta Kremlin’e hediye vermekle” suçladı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Pompeo’yu “Avrupalı müttefiklere telefon açıp Türkiye karşıtı bir cephede toplamak, bölgesel çatışmalarda körü körüne Yunanistan’dan yana taraf tutmak ve Türkiye’ye Patriot hava savunma sistemi satmayı reddetmekle” suçladı.

Öte yandan Çavuşoğlu, ABD’yi Suriye’deki “terörist oluşumları” desteklemekle, Fransa’yı da “Dağlık Karabağ’da Ermenistan’a destek vererek çatışmayı daha da kötüleştirmekle” suçladı.

Yeni ABD yönetiminin taviz beklentisi

AB gözlemcileri, NATO Dışişleri Bakanları toplantısına son kez katılan Pompeo’nun, Biden yönetimine zorlaştırılmış gündem bırakmak üzere tansiyonu bilerek yükselttiğini değerlendiriyorlar.

Öyle bile olsa, bu tartışmada bazıları öne çıkmış olan sorunlar dizisi, Biden’lı dönemde de öyle kolayca çözülemeyecek türden sorunlardır. Bu sorunların çözümü, ABD’nin Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehdit eden yaklaşımını değiştirmesiyle mümkündür ki o da ABD’nin ulusal çıkarlarının bazılarından vazgeçmesini gerektirir.

ABD’nin NATO Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison’ın “Türkiye’den geçmişte olduğu gibi muhteşem bir müttefik olmasını istiyoruz” beklentisi ise AKP’nin istese bile yerine getiremeyeceği bir beklentidir. Zira ABD’ye göre “muhteşem ortaklık”, Türkiye’nin S-400’leri çalıştırmamasına, ABD’nin PKK’ye verdiği desteğe karşı çıkmamasına, Suriye’nin kuzeyinde bir PYD devleti kurulmasını kabul etmesine, Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımına itiraz etmemesine vb. tavizlere bağlıdır.

Bu konularda taviz vermeye kalkacak bir hükümet ise Türkiye’de hükmedemeyeceğini görecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları