Mehmet Ali Güller

Sıfır çözüm + üç görev

17 Haziran 2021 Perşembe

ABD-İngiltere, G7, NATO ve ABD-AB zirvelerinin Washington açısından tek hedefi vardı: Müttefiklerini yeniden denetimine alabilmek ve Çin ile Rusya’ya karşı “birleşik cephe” kurabilmekti. 

ABD bunun için de Çin ve Rusya’yı “tehdit” ilan ederek, NATO’yu da Avustralya ve Japonya gibi ortakları üzerinden Asya-Pasifik’e taşımak, bir anlamda “küreselleştirmek” istiyordu. 

Sonuç? 79 maddelik zirve bildirisinin maddelerinin yarıya yakını Rusya’yla ilgili, ikinci sırada da Çin var. Ancak şu farkla: ABD, tehdit gördüğü halde Çin bildiriye “zorluk ve risk” olarak girdi. Çünkü ABD, AB’yi ikna edemedi. 

NATO için iki kritik bölge

79 maddelik bildiriden çıkan sonuç şu: Önümüzdeki dönem NATO açısından iki kritik bölge var: Ukrayna-Karadeniz-Gürcistan hattı ile Afganistan merkezli Orta Asya... 

ABD, bu bölgeleri, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ni kesebilmek ve Çin ile Rusya arasındaki bölgelerde bulunabilmek amacıyla stratejik hedef görüyor. 

Dahası ABD Rusya’ya karşı Baltık, Doğu Avrupa, Karadeniz, Kafkasya ve Afganistan üzerinden Orta Asya’ya uzanan bir cephe ve Çin’e karşı da Afganistan’dan Hint Denizi’ne inen, Güney Çin Denizi üzerinden Japonya’ya kadar uzanan bir cephe inşa etmek istiyor. 

Hegemonyası zayıflayan ABD’nin bu hedefe ulaşması pek olası olmasa da cephelerin belli noktalarında ciddi tahribat yaratacak askeri gücü, elbette hâlâ büyük bir risk. 

Erdoğan’ın Batı desteği ihtiyacı

Erdoğan-Biden görüşmesinin dinamiklerinden biri yukarıdaki tablonun doğurduğu olanaklar, diğeri de iç politikadaki ihtiyaçtı.

ABD’nin, inşa etmeye çalıştığı cephe nedeniyle, Blinken’ın ifadesiyle “Türkiye’yi Batı kampında tutmaya ve bazı kritik konularda ABD’yle aynı sayfa olmasını sağlamaya”; Erdoğan’ın da iktidarını sürdürebilmek için Batı’dan siyasi ve ekonomik destek almaya ihtiyacı vardı.

O nedenle taraflar, mevcut sorunlara çözüm bulmadan, onları paranteze alarak yeni işbirliği alanlarına odaklanmakta uzlaşmıştı. Öyle olduğu için de görüşmeden “sıfır çözüm” çıktı. Öyle olduğu için de Erdoğan gündeme kendisinin getirmesinin gerektiği soykırım konusunun “gündeme getirilmemesinden” memnuniyet açıkladı!

Ama Washington önemli bir koz elde etti; zira Erdoğan’ın “Türkiye ile ABD arasında çözülemeyecek sorun yok” demesi, “tavize açığım” mesajından başka anlama gelmiyordu!

Afganistan, Karadeniz, Suriye görevleri

Sonuçta Biden’la yapılan görüşmeye dair açıklamalardan ve Türkiye’nin de onayladığı 79 maddelik zirve bildirisinden görüldüğü üzere, Ankara’nın önünde üç görev belirdi: 

1) Afganistan: Erdoğan, Batı desteği almak ve NATO içindeki rolünü artırmak için Afganistan’da “havalimanı bekçiliği” görevine talip oldu ne yazık ki. Dahası yanına Pakistan ile Macaristan’ı da alabileceğini ilan etti. Her ne kadar bu konuda kesin bir karara varılmadıysa da Erdoğan’ın sözlerinden Biden’la belli bir mutabakata vardığı anlaşılıyor.

2) Karadeniz: Bildirinin “NATO’nun Karadeniz’de karada, denizde ve havada varlığını artıracağının” belirtildiği 34. maddesi ise Ukrayna (69. madde) ve Gürcistan’ın (68. madde) NATO üyeliği hedefiyle birlikte, Türkiye’ye yeni sorumluluklar yüklüyor ne yazık ki...

3) İdlib/Suriye: Zirve bildirisinin 52. maddesinde yer alan “Suriye’den Türkiye’yi tekrar vurabilecek veya hedef alabilecek füze atışlarına karşı teyakkuz halindeyiz” ifadesi, oldukça provokatif. Suriye’de işler düzelirken NATO bildirisinde Türkiye’ye karşı füze tehlikesine dikkat çekilmesi hayra alamet değil. Üstelik, iktidar kaynaklarının “İdlib ve insani yardımlar konusunda ABD’yle birlikte hareket etme kararı aldık” (Yeni Şafak, 16.6.2021) sözleriyle birlikte daha da sorunlu bir hal alıyor.

Dikkat edilirse her üç “görev ve sorumluluk” da, Türkiye’yi Rusya’yla karşı karşıya getirme potansiyeli taşıyor. İşte Washington’un istediği de bu... 

NATO’culuk sorunu

Erdoğan’ın “Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Asya’ya”, NATO’yu her yerde göreve çağırması ise Türkiye’nin asıl sorununa bir kez daha işaret etti: NATO’culuk!

Siyasal İslamcılardan milliyetçilere, liberallerden sosyal demokratlara uzanan siyasal kesimler pek çok konuda karşı karşıyadırlar ama hepsi NATO’culukta ortaktırlar ne acı ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları