Mehmet Ali Güller

Veto kartı pazarlık kartı yapılmamalı

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile, İbrahim Kalın da Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile görüştü. Her iki ABD’li de özetle “Türkiye’nin endişelerinin karşılanabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Hatta eşzamanlı olarak Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto da bir açıklama yaptı ve “Türkiye’nin gündeme getirdiği tüm sorunları çözebiliriz” dedi.

Peki nedir Türkiye’nin gündeme getirdiği sorun ya da endişe? İsveç ve Finlandiya’nın teröre verdiği destek.

ASIL SORUN: ABD’NİN TERÖRE DESTEĞİ

Peki İsveç ve Finlandiya teröre destek konusunda Türkiye’ye güvence verirse sorun çözülmüş mü olacak? Ya ABD’nin teröre desteği?

Ki asıl sorun İsveç ve Finlandiya’nın değil, ABD’nin teröre desteğidir. ABD’nin teröre desteği kesilirse diğerlerininki otomatik kesilecek zaten.

Dolayısıyla Türkiye’nin NATO’nun genişlemesi sürecinde yakaladığı bu fırsatı doğru kullanabilmesi, veto kartını doğru adresle müzakere (pazarlık değil) edebilmesine bağlı. Yani İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliklerini onaylamanın koşulunu bu iki ülkenin teröre desteğini kesmesine değil, ABD’nin teröre desteğini kesmesine bağlamalı!

VETO KARTI ŞAM’LA DEĞERLENİR

Teröre desteği kesmesi karşılığında veto kartını kullanmamayı ABD’yle müzakere edebilmeyi kolaylaştırabilmenin yolu ise açık: Ankara, Şam’la anlaştığı takdirde, ABD’nin teröre desteğini kesebilmekte elini güçlendirir.

Ancak Ankara ne Şam’la anlaşmaya niyetli ne de NATO’nun genişlemesini ABD’nin teröre desteği kesmesine bağlama niyetinde. Tersine, NATO’nun genişlemesini engelleyecek veto kartını, AKP-ABD ilişkilerinde sorun azaltacak pazarlık kartı olarak görmekte...

Veto kartını pazarlık kartı yaparak Halkbank davasını düşürmeyi, olmadı S-400 yaptırımından kurtulmayı, olmadı F-16 alabilmeyi, olmadı Batı’dan seçim dönemi için borç para bulmayı hedeflerseniz, iki kere kaybedersiniz. Hem dediğinizi yapamamış olur hem de Batı’nın oyun sahasına düşmüş olursunuz.

Türkiye’nin NATO dışına çıkması elbette ilkesel tercihimizdir. Ancak mevcut koşullar içerisinde, Türkiye NATO içinde de gücünü mutlaka kullanmalıdır. Nasıl mı? 

Türkiye pazarlık yapmaz ve ABD’nin teröre desteğini sürdürdüğü müddetçe NATO’nun genişlemesini engelleyeceğini ortaya koyarsa NATO içindeki siyasi pozisyonunu güçlendirir. Hırvatistan ve Macaristan başta olmak üzere bazı ülkeleri de yanına alır ve NATO içinde etkili bir odak olur; ABD’nin NATO’daki mutlak hâkimiyetini sarsabilir, Almanya-Fransa ekseninin güçlenmesine yardımcı olabilir. O zaman Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisini tasarlama koşulları ortaya çıkabilir ve Türkiye bu konuda söz sahibi konuma yükselir.

MUHALEFETİN BATICILIK SORUNU

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri konusu, aynı zamanda Türkiye’nin NATO sorununun da parçasıdır. O nedenle konu, iktidarın “ABD’yle ilişkileri düzeltmesinde kullanılacak bir pazarlık kartı” olmaktan ötesidir. Dolayısıyla konu muhalefetin de gündeminde olmalıdır. Ancak ne yazık ki TBMM’deki muhalefet partileri konuyu o önemde ele almıyorlar.

Hatta “Geçen sene İsveç’ten 175 bin, Finlandiya’dan 30 bin turist geldi ama bu sene gelmez” seviyesinde politika yapıyorlar; turizm gelirini terörün önüne koyabilme yanlışına kadar düşüyorlar.

Oysa çeşitli anketlerin de ortaya koyduğu gibi Türk halkının çoğunluğu ABD ve NATO’yla ilişkiler konusunda muhalefetten daha muhalif bir konumda...

Dolayısıyla 2023 seçiminde iktidar olmak isteyenin bu gerçeğe göre siyaset üretmesinde yarar var. Altılı İttifak ise tersine “Batı’yla ilişkileri biz düzeltiriz” görüntüsü içerisinde seçim kazanabileceğini sanıyor. Ancak Batı’yla seçim kazanma dönemi çoktan kapandı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları