Şimdi Heberler

29 Aralık 2013 Pazar

Türkiye tam bir “Zaytungland” oldu.
Hangi haberin doğru, hangi haberin geyik olduğunu anlamak gittikçe zorlaşıyor. Ana haber programları mizah haberlerine dönüştü. Aslında şu anda ‘’Heberler’’in tam zamanı.
Hani şu Gezi’den sonra yayından kaldırılan Türkmax’ta Mehmet Ali Alabora’nın sunduğu mizahi bir haber programı vardı ya, işte şimdi tüm ana haber bültenlerinde sanki Aziz Nesin hikâyelerinden derlenmiş o “Heberler”i izliyormuşuz gibi geliyor bana. Gerçi sosyal medyada “Zaytung” onu aratmıyor, ama televizyonlarda hiç olmazsa bir Zaytung TV olsa da hakiki haberleri onlardan alsak.
Alın size son dakika Zaytung haberleri: Başbakan Erdoğan, yapılan kabine değişikliği ile Reza Zerrab’ın yeni çalışma arkadaşlarını kamuoyuna tanıttı. Askeri darbeler dönemini atlatan Türkiye, ilk sivil darbesinin coşkusunu yaşıyor. Hükümet- Cemaat geriliminde biber gazı yiyen taraf yine sol gruplar oldu. Kılıçdaroğlu MHP’li aday göstermekten yorulunca, MHP genel başkanı olmaya karar verdi. Polis ve jandarmayı bir türlü operasyona ikna edemeyen İstanbul cumhuriyet savcısı memleketten akrabalarını çağırmaya hazırlanıyor. Erdoğan istiklal mücadelesini başlatmak için başbakanlıktan istifa edip Genelkurmay başkanı olarak ordunun başına geçmeye karar verdi. İmam hatipten matematik hocası, Başbakan’a adını Mustafa Kemal Erdoğan olarak değiştirmesini önerdi.
Sahi bu ülkede neden hiçbir şey normal değil? Her şey neden bu denli heyecanlı ve öfkeli gelişiyor? Avrupa’da onlarca yıla sığabilecek gündem maddeleri bizde bir günde nasıl bu kadar çabucak tüketiliveriyor? Niye benim ülkemde siyaset bu denli önemseniyor? Artık dünyada politikacılar ciddiye alınmıyor. Önemsizleşiyor. Almanya’da genel seçimler oluyor, yaprak bile kıpırdamıyor. Merkel en büyük rakibiyle güle oynaya büyük koalisyon kuruyor, seçmen hâlâ hiçbir şey olmamış gibi gündelik işleriyle uğraşıyor. Düşünsenize Erdoğan’la Kılıçdaroğlu aynı masada yana yana oturmuş ortak açıklama yapıyorlar: Türkiye’miz için, demokrasiyi geliştirmek, yeni anayasayı hazırlamak ve sosyal hukuk devletini yeniden inşa etmek için ortak hareket edeceklerini açıklıyorlar.
Daha da ileri gidelim. İki lider ünlü bir talkshow programında açıkça tartışsalar her şeyi; yolsuzlukları, çeteleri, faiz lobisini, barış sürecini. Bahçeli ve Demirtaş da katılsa tartışma programına. Cemaat açıklama yapsa mesela, “artık şeffaflaşıyoruz, ak koyun kara koyun belli olsun” dese... Ne olur? İlkin Galatasaray Fenerbahçe taraftarları birbirlerine girer, sonra da spor darbesi olur
CHP tüm muhalefeti kucaklamak için MHP’den ve AKP’den adaylar gösteriyor diye örgütte kazan kaynıyormuş. Olamaz mı? Ertuğrul Günay AKP’den kültür bakanı olursa, Mansur Yavaş da CHP’li belediye başkanı olur? Ne var bunda? Solcu, devrimci adaylar gösterilince ne diyecek CHP’liler? Peki, eski ülkücülerden, bugünün hızlı devrimcilerinden Lokman Kondakçı Beşiktaş’a belediye başkanı olursa ne olur? Karadeniz’de fındık üreticilerinin ve işçilerin haklarını bir sendika lideri gibi savunan ünlü fındık kralı Kondakçı, “İmar planlarına ters düşen Zorlu Center’ı yıktıracağım” diyor. “Cemaatle dirsek teması kuran Sarıgül benden daha fazla mı solcu” diye soruyor. Sahi doğruyu nereden öğreneceğiz?
O yüzden biz yine Zaytung haberleriyle devam edelim. Türkiye’de yolsuzluk diye bir şey yok. O ünlü işadamı çok hayırsever bir şahısmış aslında. Faiz lobisi Avro’nun 3 lira olmasına yetmez demiş, evet 6 TL olsun demiş. Ayakkabı kutusuna paraları foseptik çukurunda boğulan yargıyla kirlenmiş medya ortaklaşa koymuş.
Kahrolsun ciddi medya, yaşasın heberler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları