Meriç Velidedeoğlu

Hüseyin Çelik ve ‘Abdest Suyu’

07 Ağustos 2015 Cuma

İki “cuma”dır, “Bir Ses”ten sizlere seslenemedim değerli dostlar; nedeni, “Kentsel Dönüşüm Planı” kapsamında “38” yıldır oturmakta olduğumuz binanın yıkılıyor olması; böylece taşınmanın ve yeniden yerleşmenin ileri yaşlarda ne denli bir işkence olduğunu da öğrendim; geriye dönüşü düşünmek bile korkutuyor...
Kuşkusuz bu süreçte yapılan “Sessiz Çığlık” eylemlerine katılmamazlık yapmadım; son olarak “1 Ağustos”ta aşırı sıcağa karşın yine toplanmıştık; çünkü güvenlik güçleri, Silahlı Kuvvetler günlerdir art arda “şehitleri”nin cenazelerini kaldırıyordu; ayrıca iki gün sonra da “Yüksek Askeri Şûra” (YAŞ) çalışmaları başlayacaktı; bu durumda başta “Balyoz” olmak üzere “Kumpas Davaları”yla “sanık” sandalyesine oturtulan değerli komutanların medya ilgi göstermese de olup bitenlerle ilgili yine çok “aydınlatıcı konuşmaları” olacaktı.
Bu bakımdan “3 Ağustos” günü yapılacak “YAŞ”ta, “Kumpas Davaları” mağdurlarının yaşadıkları gündeme gelebilir kaygısıyla olacak ki, daha “Temmuz” ayında saldırılar başladı.
“AKP”nin Genel Başkan Danışmanı “Hüseyin Çelik”, “Hürriyet”te yer alan: “Ben, Balyoz’un darbe eylem planı olduğuna o gün de inanıyordum, bugün de inanıyorum” (20 Temmuz) söylemiyle başlattı saldırıyı.
Kendisine yanıt, “1 Ağustos” günkü “Sessiz Çığlık”ta konuşan “e. Korgeneral Hayri Güner”den, “Parti içi entrikaları ve siyasi manevraları nedeniyle bazı kendini bilmez kişiler hâlâ Balyoz Davası’nı söz konusu yapmakta ve onlarca bilimsel kanıt ve mahkeme kararına rağmen gerçekleri saptırmaya çalışmaktadırlar. Eğer bu gayretler siyasi manevra gereği değil ise ‘suç ortaklığı telaşından’ başka bir şey değildir...” sözleriyle geldi.
Ardından e. Deniz Kurmay Albay “Bora Serdar” da H. Çelik’e yanıt verdi; Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılamayı hükmetmesiyle gelen “Aklanma” (beraat) kararına; davadaki “sahte deliller”le ilgili soruşturma başlatılmış olmasına; iddianamede “delil” olarak kullanılan “TÜBİTAK” bilirkişi raporunu gerçeğe aykırı biçimde hazırlayan “üç kişi”nin yargılanmasına karşın, H. Çelik’in “Balyoz bir darbe planıdır” iftirasında direnmesini “Balyoz çamuruna saplanması”na bağladı “Alb. Serdar.”
Bu “iftira” söylemiyle boğazına dek “Balyoz çamuruna” batmış olan “H. Çelik”e bir daha doğrusu iki yanıt da “e. Tümgeneral Ahmet Yavuz”dan geldi. İlki “Hürriyet”te “Hiç kimse hakikat ile sonsuza dek kavga edip kazanamamıştır” vurgulamasıyla birlikte verildi (24 Temmuz); öteki de “1 Ağustos” günkü “Sessiz Çığlık”ta.
Yazının  başlığındaki  “abdest suyu” konusuna gelince; Başdanışman “Hüseyin Çelik”, bir ara “Milli Eğitim Bakanı” görevinde de bulunmuştu; Bakanlığı sırasında, “11.” sınıflarda okutulan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” ders kitabındaki “Abdest suyunun kandaki alyuvarları artırdığı” ve bu nedenle “sağlığa yararlı olduğu”na ilişkin anlatımlara bir bakıma  izin vermesi dolaysiyle hakkında “gensoru önergesi” verilince;
“TBMM”de, bu bilginin “Dr. Elbert Schalle” adlı bir “Alman” yazarın “Başarılı Tedaviler” adlı kitabından alındığını savunmuştu. (Radikal 4.10.2006)
Ardından dönemin “Başbakanı R.T.Erdoğan”da, “Kitabın orijinalini getirtip gördüm. Aynen var!” diyerek Çelik’e destek vermişti.
Ne var ki, kitabın Almanca basımı getirtilip incelendiğinde böyle bir “ifade”ye rastlanmadı...
Her ne denli “Bakan H. Çelik”, Erdoğan’ı kendisinin yanılttığını belirtse de, bir Bakan’ın yetmezmiş gibi bir “Başbakan”ın halkın karşısına çıkıp kesinlikle görmediği halde görmüş gibi konuşarak açıkça “yalan” söylemesi ve bunun açığa çıkması üzerine yapması gereken bir “tutum” yok mudur?
Söylemeye gerek yok, “vardır” kuşkusuz; ne ki bunu gerçekleştirecek “yönetici”lere, bunu “topluca” isteyecek “yönetilenler”e gerek var; öyle değil mi?
Hiç ara vermeden sürdürülen neredeyse 3. yılına girecek olan Beşiktaş’taki “Sessiz Çığlık” eyleminin anlamı sanıyorum daha bir ortaya çıkıyor.
Yalnızca “1 Ağustos” günü, “H. Çelik”e verilen yanıtlar bile bu “eylem”in işlevsel olduğunu göstermiyor mu, ne dersiniz?
Her cumartesi günü Beşiktaş’a giderken; ünlü “Müslüman” yazar “A. Kirsi Ali”nin, “2007”de “AKP” yeniden iktidarı alınca yazdığı “Laikliği Silahsızlandırmayın” başlıklı yazısını anımsıyorum; çünkü “Kumpas Davaları”nın kurbanı olan yüzlerce “TSK” komutanının ortak özelliği “Atatürkçü Olmak”...
Yarın Beşiktaş’tayız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları