Zekâ mı, Yoksa İspiyoncu mu?

24 Şubat 2014 Pazartesi

Yetmez ama “Evet”çilerin büyük desteği ile geçen düzenlemelerin ülkenin demokrasi hayatına katkısının ne olduğunu ben hâlâ anlayamadım. İnşallah destekleyenler anlamışlardır... E bize de boş bir zamanlarında anlatırlar diye umuyorum. Sayın Başbakan iktidara ilk geldiği dönemlerde vatandaşın birinci sınıf bir statüye kavuşturulacağını sık sık anlatırdı. Yollarda arabalarından indirilip aranmayacağını, devlet dairesine gittiğinde kötü muamele görmeyeceğini ve hukuk önünde eşit olacağını, hatta devletin istihbarat biriminin kendi halkını takip eden bir kurum olmaktan çıkaracağını bize ezberletene kadar anlatmıştı. Aslında bunlarla ilgili bazı düzenlemeler çıkarılmadı demek de yanlış olabilir, ama çıkarılan bu düzenlemeler aynı hızla da hayatımızdan farklı bir kanunla ortadan kaldırıldı.
Artık toplu arama emirleriyle yollarda durdurulmaya başlandık. Şehrin büyük bir kesimi “olağan şüpheli” sıfatıyla aranabilir kişi vasfına dönüştürüldü. Yeni çıkartılan yasal düzenlemelerle halkın özel hayatı özel olmaktan çoktan çıkarıldı. Özelimiz genele dönüştüğünden de, servis edilmesinde bir sakınca görülmemeye başlandı. Artık devlet dairelerinde inanın bize çok iyi davranıyorlar. Protesto edilen valiler mail yoluyla ya da sözlü olarak bireylere hakaret etmekten ve tehdit etmekten çekinmiyorlar. Bunu yaptıktan sonra da görevlerine devam edebiliyorlar. Burada elbette önemli olan “hangi halka hakaret ettiğiniz” gibi özel bir durum ortaya çıkabiliyor. Böylece hukuk önünde hepimizin eşit olduğunu en üst düzeydeki insanların söylemlerinden de anlamış bulunuyoruz. Bazı devlet görevlileri nerede olursa olsun ifade verebiliyor, ama maalesef bazılarının ise adı bile geçirilmiyor. Bazıları kaçma şüphesiyle tutuklanıyor, bazıları da kaçacakları bilindiği halde serbest bırakılabiliyor. Yapboz tahtası gibi hukukla ilgili yeni düzenlemeler yapılıyor. Kanunla ilgili yönetmelikler hazırlanmadan kanun, yanlış yaptık diye yeniden değiştirilebiliyor.
“MİT”in, halkını takip eden bir kurum olmaktan çıkartılacağı söylendikten sonra yeni koruma zırhları ve süper yetkilerle donatılması kararı alınabiliyor. Bu kararlarla beraber mahkeme veya kovuşturma kararına gerek olmadan herkesin özel hayatını delik deşik edebilecek yasa teklifleri TBMM’ye sunulabiliyor. Bu düzenlemelere gerekçe olarak da devlet güvenliği kavramı öne sürülebiliyor. Hani iktidara geldiğinizde bireyin haklarının devlet güvenliğinden daha önce olduğunu söylemiştiniz. Hani daha önceki eleştirdiğiniz hükümetler gibi davranmayacaktınız. Hani mazlumun ve haklının yanında olacaktınız. Hani herkesi “Yaratan”dan ötürü sevecektiniz. Peki, o gün verilen tüm sözler nerede?
“MİT” kanununda köklü değişikliklerin ana nedeni olarak değişen dünya düzeni ve ihtiyaçlar ifade ediliyor. Bu nedenle de güçlü bir istihbarat teşkilatına kavuşmak istiyorsak bu kanun teklifinin geçmesi gerektiği vurgulanıyor. Aslında bir yerde doğru söylüyorlar; evet, dünya çok değişti. Artık uluslararası toplumlarda istihbarat birimleri ispiyoncu konumundan çıkartılarak fikir üreten yerlere dönüştürüldü. Dokunulmazlık sağlayarak görev yapmaları yerine, ulusal meclislerine ve hukuka hesap vererek çalışmaya yönlendirildiler. Siyasal erkin kontrolüne girmemesi ve siyasetin üzerinde baskı unsuru oluşturmaması adına muhalefet partisinin sürecin içinde olması sağlandı.
Açıkçası kendi tecrübelerime göre gördüğüm; demokrasi standartlarını yükseltmeyen ülkelerde dokunulmazlık zırhları ile donatılan ve süper yetkiler verilen kurumların bir süre sonra “kara delikler” haline dönüştükleridir. Kara delik uzayda ne yapıyorsa demokrasilerde de aynı etkiyi yapıyor... Yani her şeyi içine çekerek yok ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları