Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gazetecinin Ölümü
Selin, gazetesine yeni telefon numarasını bilerek vermemişti. Telefon üzerinden takip edilmek istemiyordu.
Gazete santralından Özkan’ı bağlamasını istedi. Özkan’ın sesinde ilk kez duyguya yakın bir tını sezdi. Adam sanki utanıyordu.
“Selin çok üzgünüm ama bu haberi basamayacağız. Sana dün toplantı olacağını söylemiştim. Karar seni de yakından ilgilendiriyor ve pek iyi değil. Artık oradan siyasi haber yapmak istemiyorlar. Kültür ya da magazin haberlerini basacaklar. İnan bu kararlarından vazgeçirmek için çok uğraştım” dedi.
“Magazin haberi mi? Dalga mı geçiyorlar! Dünya politikasının merkezinden nasıl magazin haberi isterler” diye isyan etti Selin.
“Bana denilen bu” diye açıklamaya çalıştı Özkan. “Patronların üzerinde baskı var. Senden artık siyasi haber istenmiyor.”
“Bu kovulduğum anlamına geliyor, Özkan. Dedikodu haberi yazmayacağımı gayet iyi biliyorlar” dedikten sonra son kozunu oynadı: “Onlara söyle, eğer haberlerimi basmazlarsa rakip medya kuruluşlarına gideceğim.”
“Bunun kararlarını değiştireceğini sanmam” dedi Özkan. “Seni harcamak onlar için çok ucuz bir masraf. Unutma, patronun talip olduğu ihaleler var.”
***
Selin susuyordu. Bunun başına geleceğini hissetmişti. Gazetesi onu koruyamıyordu. Bu karmaşanın içinde kendine yeni bir gazete bulması çok zor olacaktı.
Özkan, Selin’in sessizliğini fırsat bilip devam etti: “Gerçekten çok üzgünüm Selin. Sana dikkatli olmanı öneririm. Ulaştığın bilgiler hükümeti seçimlerde al aşağı edecek kadar önemli. Başın belaya girmesin.”
Herkesten aynı tavsiyeyi duymaktan sıkılmıştı, Selin. “Bu nasihat için artık çok geç Özkan” dedi ve telefonu kapattı.
Artık bir işi yoktu, hayatı tehlikedeydi ve çözmesi gereken bir cinayet vardı. Kafası çatlayacak gibi ağrıyordu. Başını ellerinin arasına alıp bir süre masada hareketsiz oturdu. Bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu.
Sonra koridordan gelen bir sesle irkildi. Sabahın dördünde James çiftinin bu kata çıkmayacağından emindi. Kulak kesildi. Ahşap parkeler, birinin ayakları altında inliyordu. Selin, masanın üstünde duran çalışma lambasını kapattı ve Bayan James’in bahçeden topladığı çiçekleri koyduğu vazoyu sımsıkı kavradı. Parmak uçlarında yürüyerek kapının arkasına saklandı.
***
Kapı aralandı ve içeriye koridor lambasının ışığı doldu. Kapının arkasında nefesini tutmuş bekleyen Selin, uzun boylu birinin içeri girdiğini gördü. Adam odanın ortasına ilerleyince yerinden fırlayıp, elindeki vazoyu kafasına indirdi.
Adam acıyla yere yığıldı. Selin, ayağa kalkmasına izin vermemek için karnına ve sırtına tekmeler savurmaya başladı. Bu Selin’i yaka paça kaçırmaya çalışan azmanlardan biri değildi. Selin başına gelenlerin hırsını çıkarırcasına, acıyla kıvranan adama durmaksızın vuruyordu. Sonunda adamdan ses gelmez oldu. Selin nefes nefese kalmıştı. Birini dövmenin bu kadar yorucu bir iş olduğunu tahmin edemezdi.(*)
(*) Elçin Poyrazlar’ın “Gazetecinin Ölümü” romanından alıntıdır (İthaki Yayınları, 2014).
***
Gerçek gazetecilerin “iyi gazeteci” sıfatında birleştikleri meslektaş sayısı azdır. Uzun yıllar Cumhuriyet’in önce Brüksel, ardından Washington temsilciliğini yapan Elçin Poyrazlar, işte bu az sayıdaki gazeteciden biridir.
Elçin, bir edebiyatçı değil. Zaten ilk polisiye romanı “Gazetecinin Ölümü” de edebi bir eser değil. Edebi anlamda çok eksiği, hatta hatası var. Bir gazetecinin, ancak gazetecilerin anlayacağı hız ve dilde yazdığı ama gazeteci olmayanların bile ilgiyle okuyacağı, çünkü Ortadoğu’da sahneye konulan çok güncel kumpası, Ankara- Washington eksenine oturtan, en önemlisi de çözümleyen bir gerilim kurgusu.
Elçin Poyrazlar, kitabında Washington’da işlenen bir cinayet kurgusundan yola çıkarak, yaşadığımız bölgede olan bitenin perdesini aralamıyor, “Şrakk!” diye açıyor.
G NOKTASI
IŞİD terör örgütünün lideri Ebu Bekir Bağdadi, ramazan ayı dolayısıyla sosyal medyada yayınladığı “kutlu” mesajında, Sünni Müslümanları hem cihat hem de ehli Müslime yapılan zulmün intikamını almaya çağırırken coşup, “Allah’ın izniyle Roma’yı da işgal edeceksiniz!” buyurdu. İspanyolca konuşan iki IŞİD militanı ise İspanya’yı tehdit ederek Jakarta’dan Endülüs’e İslam bayrağını dalgalandıracaklarını müjdeledi.
Her iki söylem, Hıristiyanlıktan yaklaşık 7 yüzyıl sonra doğan İslamiyetin ortaçağına girdiğini uzun süredir yazan ve söyleyen benim iddiamı bire bir kanıtlar nitelikte.
IŞİD cellatlarının Roma’yı İtalya’nın başkenti olarak düşündüklerini sanmayın. Tıpkı Endülüs devletini yeniden kurmak niyetleri gibi Roma’dan bir zamanlar İslam ordularının fethe çıktığı eski Roma İmparatorluğu’nu, Konstantinopolis’i kastediyorlar.
Ekleyin bu sözlere Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığını açıklarken “Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad”a atıf yapmasını...
Ortaçağına giren İslamiyet, engizisyonun da tadına bakacak, elbet.
“Hayal edilmeyen dehşet yaratılamaz.”
ARTHUR CONAN DOYLE
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza