Gözün Göremediğini Kalp Görür

27 Ağustos 2013 Salı

Bugün insanlar bir gözlerini bantlayarak sokaklara çıkacaklar. Gözlerinin tekini kapatacaklar çünkü ışıklı bir park masalı yazmak için sokaklara çıkan ama karanlık bir destan yazmaya soyunan polisin attığı kapsül ve mermilerle kör olan on bir kişinin varlığını bize hatırlatacaklar.
O gün orada kör olan o on bir kişi aklımıza düştüğünde biz de hemen gözlerimizden birini kapatalım.
Farz edelim ki o ışıklı haziran günlerinden birinde, evimizden çıkmış, şehrin geniş meydanına gelmişiz. İçinde ıhlamur, çınar, akasya, meşe ağaçları olan o küçük ve serin parka doğru yönelmişiz.
Derin bir nefes alıp gökyüzüne bakmışız. Güneş gözlerimizi kamaştırmış.
Gözümüzün tekini kapatmış, tekini açık bırakmışız.
O tek gözümüzle, o tek ve açık gözümüzle, artık olmayan, şu an olmayan, bundan sonra da hiç olmayacak olan o gözümüzle, son kez, köşedeki çiçekçiye, mendil satan çocuğa, müşteri bekleyen taksiye, duvar dibinde oturan dilenciye, kuş yemi satan yaşlı adama, karşımıza dikilen polislere, kendi halinde akıp giden hayata, başımızın üzerine uçan kuşlara bakmışız.
Sonra bir plastik bilye fırlamış namludan. Tam o açık gözümüzün üzerine çarpmış. İçine girmiş. Gözümüzü, en son bir çiçek, bir taksi, bir dilenci, bir yaşlı, bir polis, bir kuş gören gözümüzü, yerinden çıkartmış.
Farz edelim... Edebilirsek... Yüreğimiz dayanırsa ve aklımız alırsa, farz edelim ki o haziran günü o parka giderken birden kör olmuşuz.

Sonra daha başka bir sürü şey olmuş. Kimi gözler hiç açılmamak üzere ebediyete kadar kapanmış; kimi gözler hiç kapanmamak üzere ebediyete kadar açılmış; kimi gözler kurnazca kısılmış; kimi gözler belli belirsiz aralanmış; kimine derin bakışlar konmuş; kimine derin hüzünler çökmüş.
Bizimse bir gözümüz kör olmuş.
Ama gerçekler tek gözle de görülebilir. Olmuşlar hatırlanabilir; olacaklar sezilebilir.
Hatırlayalım; bugüne kadar hedefi farklı ama yöntemleri aynı olan o hırslı iktidarlar tarafından sakatlanan ve öldürülen ve üzülen o insanların acılarını hatırlayalım.
Biz, her birimiz, en azından bir kez onlarla birlikte yanmadık mı?
Arabamıza konan bombalar patladıkça paramparça olmadık mı?
Evimize gelen paketleri açarken kaybettiğimiz canlarımızın sayısı bel
irsiz.
Birileri işkencelerde can çekişe çekişe ölüp, çöplüklerde çürürken bizler de öldük, çürüdük.
Çocuğu her gece içerdeki odada uyuyan anneler, aslında gözaltında kaybolan her çocukla birlikte kendi çocuklarının da kaybolduğunu, yok olduğunu gördüler.
Başkalarının başına gelen o kötü şey, aslında her seferinde bizim de başımıza geldi.
Ama iktidar denen canavar, tebaasının aklını fareler gibi üfleye üfleye kemirir ve hiç hissettirmeden tüketir.
İşte bu yüzden, başkalarının acılarını hissetmek bizi daha güçlü ve korunaklı kılacağından, bugün biz de bir süre gözümüzün birini, sanki kör olmuşuz gibi, sıkıca kapatalım ve kalbimizi açabildiğimiz kadar açalım.
Bu ülkede neler olup bittiğini, başımıza gerçekte ne geldiğini, karşımızda kimlerin olduğunu, ne yapmaya çalıştıklarını bir kere daha kalpten düşünelim.
Gözün göremediğini kalp görür.
Hem de çoğu zaman gözden daha iyi
görür.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları