Sizin ulusalcı olabilmeniz için...
Sizin çevreci olabilmeniz için...
Sizin demokrat olabilmeniz için...
Sizin anarşist olabilmeniz için...
Sizin milliyetçi olabilmeniz için...
Sizin feminist olabilmeniz için...
Sizin liberal olabilmeniz için...
Sizin antimilitarist olabilmeniz için...
Sizin komünist olabilmeniz için...
Sizin Atatürkçü olabilmeniz için...
Sizin ülkücü olabilmeniz için...
Sizin ulusalcı olabilmeniz için...
Sizin Kürt, Türk, Arap, Süryani, Ermeni, Rum olabilmeniz için...
Sizin Sünni, Alevi, Ortadoks, Katolik, Yahudi, Yezidi, ateist, deist olabilmeniz için...
Yani sizin olduğunuz gibi olabilmeniz için...
Bu ülkenin tepeden tırnağa laik olması gerekir.
Ve referanslarını temelde dini bir inançtan alan her türlü iktidar, muhtarlıktan cumhurbaşkanlığına kadar, ırklar ve inançlar ve ideolojiler arasındaki adaletsizliğin temel nedenidir.
Laik olmayan bir ülkede hukuktan, adaletten, demokrasiden ve bir arada yaşama kültüründen bahsedemezsiniz.
Azınlık hakları üzerine bir eşitlik politikasında diretemezsiniz.
En fenası kendisini yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisi gibi gören iktidara diklenemezsiniz.
Bunu anlamamız belki çeyrek asır sürdü ama galiba nihayetinde anladık.
Her ne kadar bu seçim sonuçlarının muhalefetin başarısıyla sonuçlanmasındaki en büyük paylardan biri, ölçüsüz saldırganlığı, akılsız tehditkârlığı ve hadsiz güç kullanımıyla iktidarın bizzat kendisine aitse de...
Muhalefetin ilk kez hakkını vererek denediği “her şeye rağmen” uzlaşma ve birlikte davranma iradesi de hiç yabana atılmaması ve asla unutulmaması gereken bir zafer pratiği oldu.
Milliyetçi reflekslerin yıkıcılığının sonuçlarından ziyadesiyle kendileri de zarar gören ve ülkenin bu noktaya gelmesinde milliyetçi zaafların oynadığı rolün bedelini ödeyen Türk ve Kürt milliyetçileri ve aşırı Türk ulusalcıları muhtemelen derinden hissettikleri haklılıklarının dışarıdan nasıl göründüğünü hiç ölçemedikleri ve sabitlenmiş reflekslerinin “işe” yaramaktan çok “işe” zarar verdiğini anlayamadıkları için kapandıkları kutucuklarından ilk kez hep birlikte çıktılar...
Ve bir mucizeye imza attılar.
Her partinin seçmeni arasında aklı selim ve uzlaşmacı geniş bir kesim muhakkak vardır.
Ama yine de İYİ Parti’nin ülkücülerinin...
HDP’li Kürt milliyetçilerinin...
Ve CHP’li aşırı ulusalcıların çekirdeklerindeki köklü öfkeyi bir kenara bırakıp “Hareket topa” prensibiyle davranmaları;
Ve demokrasi kavramına hakkını verecek bir işbirliğine gitmeleri hem bu ülkenin hem de insanlığın politik tarihi için kıymetli bir mihenk taşıdır.
Bundan sonra iki ihtimal var.
Bu sözünü ettiğimiz kesimler, yine geleneksel gafletlerine düşüp o taşı ele geçirmek için birbirlerine girebilir;
Hatta o taşı paramparça ederek birbirlerinin kafalarını kırmak için kullanabilirler.
Ama bir mucizeye daha imza atıp, yeni yurtlarını hep birlikte o taşın etrafına da kurabilirler.
Kadehler yeni mucizelerin şerefine!