Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Niyet ettim Türkiye Cumhuriyeti’ni batırmaya!
Yok olmuyor; doluya koysan da boşa koysan da sonuç değişmiyor. Ekonomide ne yapmaya çalıştıklarını anlamak için günlerdir fal açılıyor. Faizi düşürüp kuru yükselterek ihracatın artacağını, cari açığın kapanacağını ve bu yolla kurun dengeye geleceğini söyleyeni mi dersin; kur yükselince ihracat patlayacak ama ara mal ürünleri ithalata bağlı olduğundan ve bunların üretiminin döviz kurunun yükselmesi nedeniyle iç piyasada yapılması için yatırımlar yapılacağını söyleyeni mi?
Peki, dünya enerji piyasasında başta doğalgaz, petrol ve elektrik fiyatları ile anormal artış gösteren navlun fiyatlarını nasıl çözecekler sorusuna yanıt yok.
Faizlerin düşmesiyle kur zıpladı, iğneden ipliğe dövizle ilgili olan ne varsa fiyatları da aynı oranda zıplamayacak mı?
Cumhurbaşkanı, aynı dış politikada olduğu gibi faiz indirimi konusunda da bir inat uğruna mı böyle bir falekete göz yumuyor, yoksa 2014 yılında “Döviz üç lirayı geçerse yüzüme tükürün” dilen Saray’ın kerameti kendinden menkul ekonomi kurmaylarının dâhiyane formüllerine mi aldandı yine?
Dolar üç lirayı geçince yüzüne tükürmek için vatandaş arasa da kendisini bulamadı tabii. Tükürmek için Beştepe’deki korunaklı sarayın barikatlarını aşmak da kolay değil. Dolar 3 TL’yi geçince yapacağımız eylem tükürmek olacaksa dokuz lirayı geçince hangi eylemi yapmak gerek diye düşünüyor insan.
Kendisinin asıl mesleğini “Ekonomistim” diye açıklayan bir cumhurbaşkanını birkaç kez aynı konuda yanıltmak da mümkün olamayacağına göre, akla gelen tek ihtimal Türkiye Cumhuriyeti’ni batırmaya niyet etmiş olmaları.
ABD’de enflasyonun yüksek çıktığı, Fed’in varlık alımlarını önümüzdeki ay azaltmaya başlayacağı bir dönemde, pandemi nedeniyle emtia fiyatlarının dizginlenemediği, enerji piyasalarının allak bullak olduğu bir dönemde tüm dünyada faizler yükselirken faizleri enflasyonun altına indiren tek ülke olmayı başardık. Her konuda olduğu gibi bu konuda da âlem Mersin’e giderken biz tersine gittik yine.
Hadi faizi indirdin, beklendiği üzere kur yükseldi. Piyasanın bir süre sakinleşmesini bekle değil mi?
Aynı günlerde Suriye’ye operasyon sinyalleri vermek; yetmezmiş gibi Merkez Bankası başkan yardımcılarını görevden almak ateşe benzin dökmek değil de nedir?
SİNYAL VERECEK AMA REİS EVDE
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşmaları da kur artışını tetikleyen açıklamalarda bulunması da cabası. Kavcıoğlu, TBMM’de yaptığı konuşmada “Faizlerin indirilmesi ile kur artışının ne alakası var” demiş.
Valla bu konuşmaya bakarak biz de “Sizin Merkez Bankası Başkanlığı’yla ne alakanız var?” dersek yeridir.
Kavcıoğlu’nun, T24’ten Barış Soydan’a piyasanın faiz indirimine yüksek tepki vermesini anlamadığını, zira faiz indiriminin sinyallerini konuşmalarında verdiğini açıklaması da evlere şenlik.
Sinyal vermiş ama piyasa bu sinyali yeterince anlamamış.
Bürokraside görevli bir hemşerimin anlattığı olay geldi aklıma.
Kurumda iş yükü çok olunca müdür olan hemşerim personeline yardım için bazı evrakı alıp odasındaki fax’tan diğer illerdeki şubelere göndermeye başlamış. Bir evrakı kendi memleketi Elazığ’a gönderirken telefonu çevirmiş ve karşısına çıkan beyefendiye “Sinyal verir misiniz beyefendi?” demiş.
Telefonun diğer ucundaki bey “Hıı sinyal mi?” diye şaşırmış.
Bizim arkadaş, “Evet, sinyal bekliyorum sizden” diye üstelemiş.
Herhalde sinyali başka manada anlamış olacak ki Gakkoşun verdiği yanıt: “Sinyal verecem ama hanım evde...”
Şimdi Merkez Bankası Başkanı’nın durumu da yukarıdaki adamcağızın sıkıntısıyla hemen hemen aynı. Başkan Kavcıoğlu, piyasaya güçlü sinyal verecek ama Reis evde.
DÜNYA YOKSULLUĞU YERİNE YOKSULLARI ORTADAN KALDIRDILAR
Yarın Dünya Yoksulluğunu Ortadan Kaldırma Günü. Aralık 1992’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 22 Aralık 1992’de resmen 17 Ekim’i Dünya Yoksulluğu Ortadan Kaldırma Günü olarak ilan etti.
1990’lar neo-liberal düzenin tüm dünyaya egemen olmaya başladığı yıllara denk geliyor. Ne pembe tablolar çizmişlerdi. Bu tabloya bilumum eski solcu da ayakta alkış tutuyordu. Dünyada ulus devletler yıkılacak, ideolojiler ortadan kalkacak, tüm ülkeler bu yeni sistemle hep birlikte kalkınacaklardı.
BM Genel Kurulu da herhalde çizilen bu pembe tabloya kendini kaptırmış olacak ki 17 Ekim’i Dünya Yoksulluğu Ortadan Kaldırma Günü olarak ilan etti. Ama bugün gelinen noktada görüldü ki küresel sermaye yoksulluğu değil, yoksulları toptan ortadan kaldırma yönünde epey mesafe kat etti. Pandemi döneminde de üzerine tüy dikti.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt