Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Saygıyla
Washington’dayız. Çok lüks bir otelde kalıyoruz. Hanım oda servisinden iki sandviç istedi. Az sonra siparişimiz geldi. Baktık, çok iri porsiyonlar. Doğrusu ikimiz bir tanesini anca yedik. Diğerinden biraz aldık ama yiyemeyince odadaki buzdolabına koyduk. Eşim, “Bunu da akşama yeriz, başka bir şeye gerek yok” dedi. Biz de öyle yaptık.
Evinde anlatmıştı yıllar önce bu olayı bize. Yılmaz Özdil’le birlikte ziyaretine gitmiştik Ankara’da.
“Kırmızı ışıkta neden duruyor yahu?”
“Marketten kendi alışveriş yapıyor, olur mu hiç?”
Gibi akıldışı eleştirilerle karşılaşan bu kişi, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı ve onuncu Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’di. Eşi Semra Hanım öğretmendi. Kendisi hukukçuydu. Eh böyle bir aileden de başka türlüsü beklenemezdi. Bunları yazmak için önce kendisinden izin istemeyi düşündüm. Ama hayır diyeceğini bildiğim için, bana kızsa da yazdım işte. Bizim böyle cumhurbaşkanlarımız da vardı.
MUZAFFER HEPGÜLER
Büyük komedi ustası Muzaffer Hepgüler bir lokantada yemek yemiş. Sonunda karşı masaya bir tabak vişne gelmiş. Muzaffer Abi garsonu çağırıp “Bana da ondan getirsene” demiş. Garson bir tabak kiraz getirip masaya koymuş. Yemiş Muzaffer Abi ama garson esprili bir genç. Muzaffer Abi, “Ben senden vişne istedim ama sen bana kiraz getirdin” demiş. Garson, “Efendim ben o kirazı size vişne niyetine verdim” diye espri yapmış. Muzaffer Abi, “Borcum ne?” diye sormuş. Garson, “On lira efendim” demiş. Muzaffer Abi çıkarıp beş lira vermiş. Garson, “On lira efendim” deyince Muzaffer Abi, “Olsun ben sana o beş lirayı on lira niyetine verdim” demiş.
BEYOĞLU...
Beyoğlu İstiklal Caddesi denildi miydi, akla ilk gelen yerlerden biri Baylan Pastanesi olurdu. Oraya genç Doğan Hızlan, Demir Özlü, Onat Kutlar gibi ağabeylerimiz çıkarlardı. Yaman, Savaş, ben Şehir Tiyatrosu’na girmiştik. Her ne kadar ayda 250 TL alıyorsak da artık paramız vardı. Baylan’a biz de gidebilirdik. Leonidas şef garsonuydu Baylan’ın. Profiterol baş tatlısıydı. Çikolataları ünlüydü. Büyük abilerimiz genellikle kahve içerlerdi. Biz profiterol götürürdük. Ay sonuna doğru paralar suyunu çekmeye başlayınca pek uğrayamazdık Baylan’a. İnci Pastanesi’nin profiterolü de çok iyi idi. Orada yerdik ama oturma sorunu vardı. İki küçük masası dışında yer yoktu orada. Baylan öyle değildi. Sosyetesi vardı. Biz genellikle balkonda otururduk. Leonidas çok uzun süre oturmamızı pek istemezdi. “Sizin oyun yok mu bu akşam?” diye sorunca anlardık ki artık gitmemiz gerek... Çok güzel günlerdi. Beyoğlu tam da Venedik elçisinin oğlu (Bu semte adını vermiştir. Evleri orada olduğu için) gibi kibar yerdi. Biz spor giyinirdik belki ama İstanbul yakasından Beyoğlu’na çıkanlar kravatsız çıkmazdı. Güzel günlerdi. Kravatlı da olsa kravatsız da olsa güzeldi her şey.
YAŞAMAK
Erkenden uyan
Gökyüzüne bak
Derin bir nefes al
Ve söküyorsa şafak
O zaman yaşıyorsun
En büyük ödüldür yaşamak.
DEĞİŞTİRMEK
Mesela ben hükümeti değiştirmek isterim. Kurtuluruz. Değiştirin. Dünyayı değiştirin. Kendinizi, zaman zaman çevrenizi değiştirin. Yeşilçam’dan Ertem Eğilmez diye bir yönetmen geçti. O sinemada bazı şeyleri değiştirmek istedi ve öyle yaptı. Ertem Abi önce Çağlayan Yayınları’nı kurmuştu. “Cep Kitapları”, 1 lira, küçük boyda. Önce Mayk Hammer kitaplarıyla başladılar. Sonra Mickey Spillane’ın copyright şirketi izin vermedi. O zaman Ertem Abi inanılmaz bir şey yaptı: “Mickey Spillane’ın ünlü eseri Mayk Hammer’den...” Bu başlık altında bir sürü kitap yayımlandı. Kimler yazıyordu biliyor musunuz? Kemal Tahir, Afif Yesari. Herkes Mayk Hammer romanları diye okudu onları. Aynı üslup, aynı anlatım tarzı, aynı ebatta kitaplar. Yeşilçam’a geçtikten sonra burada bir şeyler yapması gerektiğine inandı. Ama orası Yeşilçam. Yemezler. İlk filmler o kadar büyük işler yapmadı. Sonunda aile filmlerine yöneldi. Öyle kadrolar yaptı, öyle hikâyeler buldu ki Türk sineması soluk aldı. Sadık Şendil gibi büyük bir ustayla çalıştı. Ben o zamanlar Sadık Abi’nin asistanı idim. Yan odada Ertem Abi, Münir Abi (Özkul), Sadık Abi çalışırlardı. Sadık Abi bana sekanslanmış bölüm verirdi. Ben diyaloglardım. Ama o büyük filmler için yapmazdı bunu. Kendi diyaloglardı. O güzel filmler hâlâ oynuyor, hâlâ ilgi ve sevgi görüyor.
MANİSALI ÜZÜMCÜLER
Egeli üzümcüler, Karadenizli çaycılar, fındıkçılar, Çukurovalı pamukçular hiçbiriniz hükümetin verdiği taban fiyatlarla mutlu olmadınız. Ama büyük bir ihtimalle önümüzdeki seçimlerde yine bu iktidara oy vereceksiniz.
HADİ BENİ YANILTIN.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama