11 Eylül: Küresel savaş günü...

12 Eylül 2019 Perşembe

11 Eylül saldırılarının üzerinden 18 yıl geçti, sonuçları hâlâ devam ediyor. 11 Eylül 2001’de ikiz kuleleri yerle bir eden, dünyanın en büyük terör saldırısında 2 bin 977 kişi yaşamını yitirmişti. Böylesi büyük bir organize eylemi, kimin nasıl kurduğu, devamında nelere dönüştüğü belirsiz El Kaide örgütü üstlenmişti.
Dönemin ABD Başkanı Bush, 11 Eylül’ü “teröre karşı küresel savaş” için milat ilan etmişti. Terörün kaynakları Asya’nın ortasında, Ortadoğu’nun uçlarındaydı.
İlk hedef Afganistan oldu. “Sonsuz özgürlük” adı verilen operasyonla Afganistan’ı işgal eden ABD, o günden bu yana giderek bölgeyerek yerleşti. Burada yaşayan insanların, terör unsurlarının önemli bölümü “daha güvenli” olduğu için Pakistan’a geçti. Bu yoğun göçle Pakistan’ın demografik yapısı bozuldu.
Pakistan, Afganistanlaştı!
Türkiye de bundan payını aldı. Çok büyük bir bölümü kayıt dışı olmak üzere, Türkiye’de 500 bine yakın Afganlı var. Özellikle Orta Anadolu’da çobanlık mesleğini onlar devraldı.
Afganistan’ın geleceği ise belirsiz. Sonsuz özgürlük, sonsuz kaosa dönüşmüş durumda.

***

Afganistan’dan sonra sıra Irak’a geldi. ABD, oluşturduğu koalisyon güçleriyle birlikte Mart 2003’te, Saddam’ın gidip, demokrasi, huzur ve refahın geleceği bir ülke vaadi ile Irak’a girdi.
Bağdat’ı ele geçirdiğinde ilk koruma altına aldığı yer Petrol Bakanlığı oldu. Devamında ise nüfus ve tapu kayıtlarının bulunduğu yerler kuşatıldı. Saddam gitti, ama yerine beklenen huzur, refah henüz Irak’a hâlâ ırak.
ABD, 11 Eylül’ün sonuçlarının Irak’la kalmayacağını her fırsatta duyurdu. Önce Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) duyuruldu, sonradan başına “genişletilmiş” sözcüğü eklendi. Bu, Fas’tan Afganistan’a kadar 20’ye yakın ülkede yönetimlerin ve sınırların değiştirilmesi anlamına geliyordu. ABD’nin bu coğrafyada gözüne kestirdiği ülkelere yönelik tanımlaması şöyleydi:
Terör gruplarını besleyen, kitle imha silahları üreten serseri ülkeler!
2010 yılı aralık ayında Tunus’ta bir seyyar satıcının arabası elinden alınınca kendini yakmasından sonra başlayan protesto gösterileri baharlaştı! Kısa sürede Libya ve Mısır’ı da etkisi altına aldı. Kaddafi ve Mübarek’in, on yıllar süren iktidarları sona erdi. Libya ikiye bölündü... Mısır darbelere sürüklendi.

***

ABD’nin “serseri devletler” listesinde Suriye de vardı. Irak işgalinin iyice yerleşme sürecine girmesiyle 2004’te dillendirilmeye başlanan Suriye, 2005’te Lübnan’ın eski başbakanı Hariri’nin çok kanlı bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından tam hedefe kondu.
2010 sonundaki Arap Baharının, Şam yellerine dönüşmesi uzun sürmedi. Mart 2011’de Beşar Esad’ın kitle gösterilerine silahla karşılık vermesi, olayları hızla büyüttü, iç savaşa dönüştürdü.
29 Nisan 2011’de 252 Suriyelinin Hatay Cilvegözü sınırından Türkiye topraklarına girmesiyle Suriye iç savaşının sonuçlarıyla en ciddi karşılaşan ülke Türkiye oldu.
Tunus, Libya ve Mısır’da kaybeden tarafları tutan AKP iktidarı, Suriye’de sonuçları daha ağır adımlar attı. ABD ile başlatılan eğit-donat projesi terör örgütlerinin işine yaradı. 2015 yılına gelindiğinde, Şam yönetimi düştü düşecek derken Rusya daha aktif devreye girdi. Libya ve Mısır’da geriden gelen Rusya, Suriye’de, “Ben de varım” dedi.
Geldik bugüne...
11 Eylül’ün 18’inci yılında, ABD’nin ne pahasına olursa olsun hedef seçtiği bölgelerdeki planları sürüyor. Suriye’de ortaya atılan “güvenli bölge”nin, Türkiye için değil, Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit edebilecek ABD destekli örgütler için olduğu açık. AKP iktidarı bunu döndürmek, “kabul edilebilir” bir noktaya getirmek için uğraşıyor. İpin ucunu bu kadar kaçırdıktan sonra!
Rusya ise bir yandan Suriye’ye daha çok yerleşiyor, bir yandan Türkiye ile ABD’nin arasını açıyor, bir yandan Şam rejimini güçlendiriyor.
Herkesle dans ederim” deyip bunu büyük siyasetmiş gibi sunmanın sonuçlarını gördük. Güvenli bölgenin sadece adında güven var.
İnönü’nün, “Büyük devletlerle ilişki kurmak ayıyla yatağa gitmeye benzer” sözünün kardeşi de var:
Ayıyla dansa kalktığınız zaman, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ufuksuzluk! 10 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları