Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

23 Nisan'ı Kutlarken...

23 Nisan 2012 Pazartesi

 

Ulusal bayramların devlet kurumları içinde dengeyi gözeten, devletin toplumla iç içe olmasını sağlayan bütünleştirici bir özelliği vardı. Her bayram özelliğine en uygun kurumun öncülüğünde genel katılımla kutlanırdı.Ortak akılla çözüm 23 Nisan'ın ruhuna da uygun düşecektir.

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının ev sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM). 23 Nisan 1920de açılan Meclis, ilk 3 yıl hiç izin yapmadan çalıştı. Yıldönümlerinin kutlanması da Meclis çatısında çocukların buluşturulmasıyla gelenekselleştirildi.

19 Mayıs 1919 Atatürkün Samsuna çıkışı, tıpkı Cumhuriyet gibi gençliğe emanet edildi. Ev sahipliği de bünyesinde en çok genci barındıran kurum olarak Milli Eğitim Bakanlığına verildi.

30 Ağustos 1922, Kurtuluş Savaşının kesin olarak bizim lehimize döndüğü gün; zafer bayramı. O gün de Türk ordusuna emanet edildi.

Falih Rıfkı Atay şöyle diyor:

Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.

***

29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilan edildiği günün bayramı da adı üstünde Cumhurbaşkanlığına emanet edildi.

Atatürk, Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasını bir başlangıç olarak gördü. Modern Türkiyenin kuruluşunun dönüm noktası da Cumhuriyetin ilanıydı.

Atatürk 29 Ekim 1923 günü önce Halk Fırkasını topladı. Burada o günlerin hükümet krizini de çözecek olan kesin önerisini açıkladı; Cumhuriyet rejimini kurmak. Akşam saat 20.30da Mecliste Cumhuriyet ilan edildi.

Rıza Soyak Atatürkten Hatıralar kitabında şöyle diyor:

Eğer isteseydi her şey olabilirdi. Mesela istilacılarla birlikte memleketi terk edip giden son Osmanlı padişahının yerine geçmek, kendisi için işten bile değildi. Bu suretle kalan ömrünü, halkın muhabbet ve minnettarlık halesiyle çevrili olarak, büyük bir ihtişam ve rahatlık içinde tamamlayabilirdi. Fakat istemedi. Bu yoldaki teşvik ve tekliflere iltifat etmedi. Çetin, aşılması güç ve bilhassa şahsı için çok büyük tehlikelerle dolu bu yola girmekten çekinmedi.

Cumhuriyetin ilanından sonraki 15 yıl gerçekten dünya tarihinin sayfaları arasında yer alabilecek ölçekte bir ulusun yeniden inşasısürecidir.

Bütün inşanın temelinde ise TBMM var. Atatürk Meclisin nasıl bir zemin olacağını daha açılmadan bir gün önce, 22 Nisan 1920de yayımladığı şu genelge ile duyurmuştu:

23 Nisandan itibaren bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin başvuru yeri Büyük Millet Meclisidir.

***

23 Nisanın 92. yıldönümünü kutlarken başlıca dileğimiz şu:

Meclisin ortak paydalarının artması.

Zira son yıllarda ortak paydalar çok azaldı. Bütün partiler açısından şöyle bir bakışı da özetleyebiliriz:

Ne kadar ortak payda, o kadar ortak fayda!

Demokratik ülkelerde Meclis, devletin ve toplumun kalbidir.

İnsan kalbinin damarlarındaki en küçük bir tıkanıklık bile riskolarak kabul ediliyor ve çare aranıyor.

Meclisteki tıkanıklık da insan kalbine benzetilebilir.

Tıkalı olmayan sağlam damarlar, Tıkalı damarlardan bana ne!diyemez. Çünkü risk bütün bedenle ilgilidir.

Meclis 92. yıla girerken ilk kez şöyle bir sorunla karşı karşıya:

Tutuklu milletvekilleri!

Önceki yıllarda 3 kez Meclisin böyle bir sorunu oldu ama, en çok bir ay içinde çözdü.

1950’li yıllarda Mümtaz Faik Fenik ve Osman Bölükbaşı, 2007’de Sebahat Tuncel hapisteyken milletvekili seçildiler, çok kısa sürede serbest kalıp Meclise geldiler.

Bugün 8 milletvekili tutuklu ve sorun 10 aydır sürüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları