Atatürk’ü Farklı Kılan...

10 Kasım 2014 Pazartesi

Gerek Türk tarihinde gerekse dünya tarihinde unutulmaz zaferler kazanmış yüzlerce komutan, devlet kurmuş onlarca lider vardır. Her biri az ya da çok tarih sayfalarındaki yerini almıştır.
Ancak Atatürk bütün bunlardan farklı bir yere sahiptir.
Onu farklı kılan başlıca unsur, akla ve bilime inanmasıdır.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, Atatürk’e bu topluma miras olarak ne bıraktığı yönünde bir soru sorar. Atatürk şu karşılığı verir:
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

***

Bu bakış açısı, Atatürk’ü salt bir komutan ya da lider olmaktan öteye taşımış, çağını ve zaman kavramlarını aşan bir kişiliğe büründürmüştür.
Turgut Özakman’ın gün gün yaptıklarını sıraladığı kronolojiyi her okuyuşta Atatürk’ün bir başka özelliğini tanırsınız. Örneğin, Kurtuluş Savaşı’nın ardından gerçekleştirdiği kuruluş savaşını dikkate alarak kronolojiyi okursanız, atacağı ciddi adımlardan önce uzun bir Anadolu gezisine çıktığını, halkın nabzını tuttuktan sonra harekete geçtiğini görürsünüz. Ulus ve devlet inşa ederken oluşturduğu kurumları dikkate alarak okursanız, eğitime, bilime ayrı bir önem verdiğini görürsünüz.
Atatürk’ün bütün ömrünü uygulamalı bir okul olarak sürdürdüğünü de söyleyebiliriz. Bunun başlıca göstergesi, yaşamının her diliminde, hatta her anında kitap okumasıdır. Mustafa Kemal Çanakkale cephesinde iken kendisiyle röportaj yapmaya gelen gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın karargâh çadırına girdiğinde ilk dikkatini çeken şeyi şöyle anlatır:
“Girince tam karşıdaki yükseltide Balzac’ın bir romanı duruyordu.”
Cehpeden cepheye giderken beraberinde bir sandık da kitap götürdüğü, çevresindekilerin anılarında değişik anlatımlarla dile getirilmektedir.

***

Atatürk’ün bu büyüklüğünü, onun yaşadığı dönem içinde pek çok dünya lideri de kabul etmiş ve bugün de belleklerde kalan tümcelerle bunu ifade etmiştir. Ölümünden sonra da dünyanın hangi ülkesinde köklü bir değişim olsa, onu araştıranların çoğu Atatürk’e de gönderme yapmıştır.
İki hafta önce 26 Ekim’de Tunus’ta yapılan seçimleri laik, aydınlanmacı partinin kazanması, bu ülkenin değişim mayasında Atatürk’ün rehberliğinin de olduğu gerçeğini bir kez daha akla getirmiştir.
2000’li yılların başında adından en çok söz ettiren kitap Prof. Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması idi. Atatürk’ün yaptıklarına 20 sayfa ayıran Huntington, kitabın başka bir bölümünde Meksika’yı anlatırken, bu ülkenin 1980’li yıllardaki değişimine, Devlet Başkanı Carlos Salinas’a değiniyor, şöyle diyor:
“Salinas sonunda Meksika’nın Mustafa Kemal’i oldu.”
Nasıl akıl ve bilim insanlığın bugününe ve geleceğine yön vermede temel rehberse, mirasçılarına bunu öneren Atatürk de bu ışığın aydınlattığı her yerdedir...
O ışığı yok etmek isteyen zavallılar, gözlerini ışığın ortasına dikip körleşince başardıklarını sanıyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları