‘Ayşe tatile çıksın’dan davul-zurna ‘müjde’ye!

28 Temmuz 2021 Çarşamba

Erdoğan’ın KKTC’ye yaptığı son müjde seferi Türkiye’nin devlet ciddiyeti, diplomasi gücü, uluslarası saygınlığı açısından örnek bir durum olarak kayda geçti.

KKTC’nin doğumuna giden yolda 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı kuşkusuz çok önemli bir yer tutuyor. 

1959’da Türkler ve Rumlar birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmuştu. Ancak 1960’lı yıllar boyunca Rumlar her türlü yöntemi kullanarak Türkleri yönetimden uzaklaştırdığı gibi can güvenliği de kalmadı. 20 Temmuz 1974’te Ecevit hükümetinin kararıyla başlatılan Barış Harekâtı, 22 Temmuz’da BM’nin karalarına uyularak durduruldu.

İşte bundan sonra askeri gücün yanı sıra diplomatik gücün de girdiği yeni bir süreç başladı. Cenevre’deki uluslarası görüşmelerin birinci halkasında Rumlar geri çekilmeyi masada kabul ettiler. Ancak bunu sahada yapmadıkları gibi Türklere saldırılarını da sürdürdüler. 8 Ağustos’taki ikinci görüşmenin de sonuç vermeyeceği anlaşılıyordu. Rumlar uluslararası desteği arkalarına aldıklarını düşünüp Türkleri masada tümüyle durdurma planı yaptılar. Ecevit bunun farkındaydı. İkinci görüşmeden de sonuç çıkmazsa ikinci bir harekât yapıp adada Türklerin yoğun yaşadığı bölgeyi güvenlik altına almak gerekiyordu. Bunu bilen ABD-İngiltere kesinlikle ikinci harekâta karşı çıkıyor, bu yönde bir karar ve hazırlık olup olmadığını dikkatle izliyordu. 

Ecevit’in kendisinden dinlediğim süreç şöyle gelişti:

İngilizler Ecevit’in tüm telefon konuşmalarını dinliyordu. Adada ikinci bir harekâta ilişkin en küçük bir emare yoktu. Zira Ecevit, dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş’le Ankara’da anlaşmıştı. Telefonda kızı için “Ayşe tatile çıksın” derse ikinci harekât başlayacaktı.

Her şey öngörülen gibi gelişti. 8 Ağustos’ta Rumlar bir adım geri çekilmemişti. Ecevit’in telefonuyla düğmeye basıldı, 14 Temmuz 1974’te ikinci harekâtla bugünkü KKTC sınırları çizildi. 

Dünya harekâtı, harekât başladıktan sonra öğrendi!

***

Yarım asır önceki devlet ciddiyetinden bugün şu noktaya geldik.

10 Temmuz 2021 sonrasında iktidarın yarı ve tam resmi yayın organları Erdoğan’ın 20 Temmuz’da Kıbrıs’a gideceğini ve büyük bir müjde vereceğini köpürtmeye başladı. Elbette Saray’ın bilgilendirmesinde ve kontrolüde. 

Saray’da üç madde pişiriliyordu:

1- Rum kesimi ile görüşmelerin kesilmesi ve KKTC’nin yoluna bağımsız devlet olarak devam edeceğinin açıklanması.

2- Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması.

3- Maraş’ın tümüyle açılması.

Bunlar ucundan kıyısından yazılınca, Erdoğan da müjde vereceğini haykırınca ilk yankı AB’den geldi. AB Konsey Başkanı Charles Michel, temmuz ortası Ankara’yı aradı. Dedi ki:

- Duyduklarımız doğruysa bunu aklımızdan bile geçirmeyin. Çok sert yaptırımlar uygularız.

Ardından ABD, koroya katıldı. 19 Temmuz’da da Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova aynı tonda Ankara’yı “uyardı”. Azerbaycan’ın Moskova Büyükelçisi, bakanlığa çağrıldı. Dediler ki:

- KKTC’yi tanırsan senin için çok kötü olur. İşe Ermenistan’dan başlarız!

Davul-zurna ile başlayan müjde harekâtı böylece başka bir üç maddeye dönüştü:

Külliye, parlamento binası, millet bahçesi!

Üstelik bunlar KKTC’nin tarihine, devleti kuranların alın teri döktüğü Cumhurbaşkanlığı binasına hakaretle yapıldı. 

KKTC’ye bir külliye yapacaksanız bile bunu açıklaması gereken Erdoğan değil,  KKTC’nin Cumhurbaşkanı Tatar olmalıydı. Bağımsız bir devletin cumhurbaşkanı havasını vermeniz gerekirdi.

***

Türkiye, diplomasi gücünü büyük ölçüde yitirmiş bir ülke haline geldi. Saray, diplomasinin ilk hecesinde kaldı!

Beğenmedikleri Türkiye’de büyükelçiler mesleğin içinden geliyordu. Dışarıdan atama istisnaydı. Şimdi tersine döndü.

Türkiye, uluslararası hukuk kuralları içinde müzakere gücü yüksek bir ülkeden, pazarlık ülkesi haline geldi. Ver bir miktar dolar-Avro, istediğin kararı aldır. Göçmen depoluğu dahil.

“Atam İzindeyiz” yerine “Hikmetyar dizindeyiz” derseniz devleti getireceğiniz yer burası olur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları