Baraj değil üniversite kalktı!

17 Şubat 2022 Perşembe

YÖK ani bir kararla üniversiteye giriş sınavlarında barajı kaldırdı. Yıllardır, “Belli bir baraj şart” diye savundukları sisteme son verdiler. 

Nedenini şöyle açıkladılar:

Daha çok kişi üniversiteli olsun!

İlk bakışta insana çok sempatik gelen bir açıklama. Bu durumda başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin kafası hiç çalışmıyor. Bu ülkelerde üniversite mezunu, nüfusun yüzde biri civarında. Önceliği ülkenin temel gereksinimleri doğrultusunda mesleki eğitime veriyorlar. Temel eğitimde, lise öncesi öğrencinin eğilimi ve yeteneği dikkate alınarak yönlendirme yapılıyor.

Türkiye’de bu olmadığı gibi üniversiteye giriş kapısında ölçme ve değerlendirme de fiilen zaafa uğradı. 

Temel yeterlilik sınavında (TYT) 140, alan yeterlilik sınavında (AYT) 170 olan baraj artık yok. Eğitim uzmanlarının yorumuna göre iki soru yapan üniversite tercihi yapabilecek. Bu durumda üniversiteye girmemek, girmekten daha zor!

Oldu olacak bir de sınavda yardımcı bulundurma hakkı da verseler!

***

Şöyle bir araştırma yapılsa:

İktidar en çok hangi alanda zarar verdi?

Bize göre birinci sırayı eğitim alır. Hem kalite düştü hem hakkaniyet yerle bir edildi. 

20 yıllık AKP iktidarının 11 yılında üniversiteye giriş sınavı sorularının çalındığı, mahkemelere de yansıyan delillerle ortaya çıktı. KPSS de bundan payını aldı. Genel bir hesaplama ile 500 bin kamu personeli, çalınan sorularla işe alındı.

Sınav sistemindeki değişikliklerin tümünü listelesek sütun yetmez. 

Rekor 2017-2018 dönemiydi. Sınava 9 ay kala adı değiştirildi, 8 ay kala soru ağırlığı değiştirildi, 7 ay kala soru sayısı değiştirildi, 4 ay kala puan hesaplama yöntemi değiştirildi, 2 ay kala sınav tarihi değiştirildi.

Salgın sürecinde de sınav tarihleri iç turizmin canlandırılması amacına dönük olarak ileri-geri alınmıştı.

İşte şimdi de neredeyse sınavın tümü formalite haline getiriliyor.

Yeniden altını çizelim, her ile bir üniversite hedefi elbette eğitim hakkının tabana yayılması anlamında düşünülebilir. Ancak bunun illerin gereksinimine, konumuna göre bir planlamasının yapılması gerekmez mi? Biz bunu önerirken şimdi toptan plansız bir döneme giriş görülüyor. Zira yetkililerinden gelen açıklamalar, “Herkes üniversiteli olsun dedik” türü genel sözlerden başka bir şey değil. 

Bilgi-iletişim çağının tam ortasındayız. Gelinen ilerlemenin nereye evrileceğini öngörmek gerçekten zor. Örneğin bugün ilköğretim çağındaki bir öğrenci, üniversite aşamasına geldiğinde bugün olmayan en az 150 yeni meslek doğmuş olacak.

Bugüne hitap edemiyoruz ki geleceğe hazırlanalım. 

Bir söz vardır:

Eğitimden tasarruf israftır! 

Bunu şu şekilde güncellemek gerekecek:

Plansız eğitim, en büyük israftır!

***

Böyle bir ortamda bilimsel araştırmaların ne ölçüde nitelikli olacağını öngörmek zor değil. Bütün bu koşullara karşın eğitimin nitelikli olması için çaba harcayanların olduğunu biliyoruz. Zaten ülke o tür insanların üzerinde ayakta duruyor.

Sözü kara mizahla noktalayalım…

Büyük ödenekler alma ayrıcalığına sahip bir üniversitede araştırma yapılmış. Çekirgenin bir bacağını koparılınca zıplaması azalmış. Kaydetmişler:

-Beş bacaklı çekirgenin zıplama yeteneği azalıyor.

Bacaklarını tek tek koparıp azalan sıçrama yeteneğini kaydetmişler. Son altıncı bacağını kopardıktan sonra ses çıkartıp zıplamasını beklemişler. Çekirge kıpırdamıyor. Son bilimsel saptamayı şöyle yapmışlar:

-Bütün bacakları koparılan çekirge duyma yeteneğini kaybediyor!

Mesleğini aşkla yapan tüm araştırmacılardan özür diliyoruz. Ancak bu gidişle üniversiteler bu fıkraya dönecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları