Bu millet boyun eğmez!

05 Eylül 2021 Pazar

Türkmenistan’dan feribotla Bakû’ya gelirken Azerbaycanlı Ramiz Ağabey’le yolculuk ettik. Türkleri şöyle tarif etti:

Türkler bir gözünü açtı, ok attı. Öteki gözünü açtı, kılıç çekti. Şöyle silkelendi, ata bindi. Fetihler yaptı. Şimdi, yatıyoruz yatanda...”

Çağı yakalayamamaktan rahatsız ama yenilmişliği reddediyor. Sözün devamını şöyle getirdi:

Bizi bitiremezler haa... Türkler öyle bir millettir ki başını kesersin, alttan bir baş daha çıkar...”

80 ülke, 500 şehir görmenin ardından şöyle bir genelleme yaptık:

Dünyanın hiçbir büyük şehri yoktur ki içinde bir Türk bulunmasın...

Amazonlar’ın ortasındaki nehir turunda tekneyi kullananın adı Deniz’di. İzmir’in Karataş semtinde doğup büyümüş. Ekmek parası, yeni arayışlar onu Brezilya’ya getirmiş...

***

Tarihimizde uzun bir yer tutan göçebelik kolay bir yaşam değildir. Hem yeni yerlerde tutunacaksın hem kimliğini koruyacaksın. Bugün de nüfusuna oranla en çok yurttaşı sınırları dışında olan ülkelerden biriyiz. Her 10 yurttaşımızdan biri daha iyi bir yaşam için Türkiye dışında. 

Bu arayış ülke içinde de var. Her yıl 3 milyondan fazla insan sınırlarımız içinde kent değiştiriyor. 

Bunun nedeni çeşitli; mevcut durumu kabul etmeme, daha iyiyi arama, baskıya direnme...

102. yıldönümünü selamladığımız Sivas Kongresi, Kurtuluş Savaşı’nın, esarete direnişin millet iradesiyle örgütlenmesiydi. Atatürk, “Ya istiklal ya ölüm” derken bunun millette karşılık bulacağını biliyordu. 

Tarihimizde esarete, köleliğe karşı mücadelede ilginç örneklerden biri Kölemenler devletidir. Memluklular diye de tarihe geçen bu devleti, bugünkü Mısır bölgesinde 10. yüzyıldan itibaren köle olarak bulunan Türkler kurdu. Kendi aralarında örgütlendiler, cesaretlerini topladılar, esarete direndiler. Devletlerini kurdular.

Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözü, iyi bildiği tarihimizin üç kelimeyle ifade edilişidir.

Türkiye’yi yönetenler, ellerine geçirdikleri gücün kendilerine her şeyi yapma hakkı verdiğini düşünebilirler, milletin her şeye boyun eğeceği kanısında olabilirler... Mevcut yayın organlarını boğma hamlelerinin devamında sosyal medyayı yani sosyalleşmiş bir toplumu da susturmayı hedefliyor olabilirler...

Milleti kendilerine muhtaç bırakmanın, öteki seçeneklere çelme takmanın seçim garantili bir yol olduğunu sanabilirler...

Milletin ani refleksler vermemesini, göreceli suskunluğunu kabullenme olarak algılayabilirler...

Yanılıyorlar...

***

Bu toprakların insanları cesaretlerini hemen göstermeyebilirler ama bu, esareti kabul ettikleri anlamına gelmez. Sabır taşını çatlatacak ölçüde bekleyebilirler de... Ama esarete boyun eğmezler. 

İçeriden dışarıdan kime karşı olursa olsun, zamanı geldiğinde duruşlarını gösterirler... 

Bütün direnme araçlarını yitirdiklerinde bile bir yol bulurlar. Mizah silahıyla yüklenirler.

Örneğin Timur’un karşısına Nasreddin Hoca’yı çıkarırlar. Ve Nasreddin Hoca, Timur’u yener.

Halk Timur’un karşısında zangır zangır titrerken bu durum Timur’un da dikkatini çeker. Hoca’yı çağırır, “Bu millet ne zaman mutlu olur” diye sorar. Hoca, bunu rüyasında görebileceğini söyler. Ertesi gün sabah erkenden sarayın yolunu tutar. Hoca, Timur’un karşısına geçip anlatır:

Rüyamda halk neşe içindeydi... Büyük bir rahatlık hali vardı...”

Timur sevinir:

- Ben ne yaptım da bu oldu? O sırada neredeyim?

Nasreddin Hoca, hafif ciddileşerek mırıldanır:

Tabutun içindeydin...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları