Cehalet...İhanet...Ticaret...

21 Şubat 2021 Pazar

Uğur Mumcu, 1 Mart 1987’de Cumhuriyet’te şöyle yazıyordu:

Dini duyguların ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez...

Elhamdülillah Müslümanız!

Elhamdülillah milyarderiz...

Bir kolumuz siyasette, bir kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda...

Bir üçgen bu... Tarikat, siyaset ve ticaret üçgeni...

Uğur Mumcu, 1986-88 yılları arasındaki buna ilişkin yazılarını “Tarikat-Siyaset-Ticaret” başlığı ile kitaplaştırmıştı... Uyarmıştı:

- Böyle giderse ileride ne olacağını iyi hesaplamak gerekir!

***

Pek çok konuda olduğu gibi burada da Uğur Mumcu’nun öngörüleri doğru çıktı.

Bugün daha derin sorunlarla karşı karşıyayız...

Eşit bir toplum istiyorlar; cehalette eşitlemek için her şeyi yapıyorlar. Eğitimde geleneği oluşmuş, Türkiye’ye ve dünyaya örnek olmuş ne kadar kurum varsa, hepsini vasatta eşitleme seferberliğine giriştiler.

Bir üniversite düşünün ki cehalet eğitimi veriyor!

Devlette iktidar kadrolaşması ezeli bir hastalık. Ancak bunun bir sınırı vardı. Bir genel müdür, iktidar değişince “sürgüne” gönderilir, aynı kurum içinde daha önce sürgüne gönderilen, genel müdür olurdu. Şimdi o kurumu hiç bilmeyen, o alanın zır cahilini en üste atıyorlar. Sıkışırlarsa bileni de yanına “uşak” koyuyorlar.

Bütün denetim mekanizmalarını kaldırdılar. “Biz hiç durmadan ilerlemek istiyoruz. Bunun için gaz yeter. Frene ihtiyaç yok” diyecek kadar cahiller.

Prof. Mehmet Kanar, Mevlana araştırmasında, Mevlana’nın kimi konulardaki görüşlerinden terimler sözlüğü yapmış. Orada “adalet” tanımı şöyle:

Bir şeyi layık olduğu yere koymak.

Zulüm tanımı ise şöyle:

Bir şeyi layık olmadığı yere koymak.

Memleket böyle zulüm görmedi.

İhanetin sınırı yok... İktidarı sürdürmek uğruna her şeyi yapacak, engel olduğunu düşündükleri her kurumu sıfırlayacak kadar vatan mefhumundan uzaklaştılar.

Bir seçimi kazanmak için terör örgütü başından mektup isteyecek kadar aklın dışına çıkabiliyorlar da gencecik vatan evlatlarını kurtarmak için çare aramak akıllarına gelmiyor.

1920’lerdeki “Sevr”cilerin şu özlemi hortladı mı ne:

Bu topraklarda yönetimi, amacı dinmiş gibi görünecek çıkarcı bir gruba vermeliyiz…

***

Ticaret, cehaleti ve ihaneti her şekle sokacak kadar etkili bir araç...

Türkiye’nin kârına ortaklar, zararına karışmıyorlar...

Doymak bilmiyorlar ama bunu “durmak yok” diye satıyorlar...

Cumhuriyeti kuranların tam bağımsızlığın olmazsa olmazı gördükleri “kapitülasyonları” allayıp pullayıp gelir garantisi adı altında her yere soktular. 3-5 metrekarelik bir ayakkabı tamir atölyesini işleten usta, borcunu ödeyemezse kapısına icra memuru dayanıyor. Enerjiden sağlığa temel gereksinimlerle ilgili özel sözleşmeyle yatırım yapan yerli-yabancı girişimciye gelir garantisi verildiği gibi istediği zaman çekilip parasını tahsil etmek için devlet kapısına dayanma hakkı var. Sorun çıkarsa çözüm, Londra mahkemeleri!

Dünya 5’ten büyüktür” dediler, Türkiye’yi 5’ten küçük hale getirdiler.

Kendileri için çeke düzen vermekten memlekete çekidüzen vermeye sıra gelmiyor.

Üçgen böyle kuruldu:

Cehalet... İhanet... Ticaret...

Sözü nasıl bağlamalı?

Okumuşlar da cahiller kadar cesur olmadıkça...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları