Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çevrilen dolap Büyükçekmece’ye sığmaz!

11 Nisan 2019 Perşembe

Geldiğimiz noktanın özeti Erdoğan’la Bahçeli’nin bir hafta içindeki dönüşleridir.
Erdoğan 1 Nisan’da şunu söyledi:
“2023’e kadar seçim yok. Ülkeyi biz yönetiyoruz...”
8 Nisan’da da şöyle dedi:
“İstanbul’da gerekirse yeniden seçim yapılır!”
Bahçeli’nin 31 Mart görüşü şu şekildeydi:
“Bir oy fazla alan kazanır...”
9 Nisan’da şu noktaya geldi:
“Durum Türkiye’yi huzursuzluğa itecekse seçim yenilenebilir...”
Kendilerince seçimi yenileme kararı vermişler, şimdi delilini arıyorlar!
Eğer ortada azıcık dişe dokunur bir delil olsaydı, şimdiye çoktan manşetle, canlı yayınla duyururlardı. Yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki, Ankara’da devletin hiçbir güvenlik biriminde İstanbul seçimlerine organize bir işin karıştığı konusunda bilgi, belge, duyum yok.
O nedenle Büyükçekmece’de bir şeyler arıyorlar. Ne aradıklarını da tam olarak bilmiyorlar. Ne çıkarsa!

***

AKP’nin bu tür konularda davranış biçimi şöyle:
Önce zaman kazanma... Sonra her türlü planı kurup istediğini alma...
İlk günlerde, “Sanki İstanbul sonucunu kabullenmiş gibi” durmasının nedeni Moskova seferinde anlaşıldı.
Özellikle 16 Nisan referandum süreci ile birlikte AKP’nin devlet yapısının temellerini sarstığını sıklıkla vurguladık. İstanbul seçiminde iş ayyuka çıktı; artık ne devlet tanıyorlar ne millet.
Erdoğan seçim sonuçlarına niçin itiraz ettiğini şöyle dile getirdi:
Mevlüt Uysal benim çok güvendiğim bir arkadaşım. O bir şey söylüyorsa inanırım. O, çok büyük yolsuzluklar var diyor...”
Uysal kim?
Erdoğan’ın, Kadir Topbaş’ı yolcu ettikten sonra yerine oturttuğu kişi. Seçime iki şapkayla girdi; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Büyükçekmece AKP adayı...
İki şapkasını da kaybettikten sonra bunları söylüyor!
Söylüyor ama, ortada somut bir delil yok.
Erdoğan’ı bir kez daha mı kandırıyorlar, yoksa kendisi, “Bana bir çift güzel söz söyleyin, varsın yalan olsun” mu diyor?

***

AKP’nin bilerek ve isteyerek yaratmak istediği karmaşanın özü şu:
YSK’nin hiçbir sorumluluğunun olmadığı konuyu kamuoyu önüne getirip, YSK’den yeniden sayım, olmadı seçim istiyor.
Büyükçekmece’deki seçmen listelerinde sorun olduğu yasal itiraz süresinde gündeme gelmiş, sorumlu kişinin tutuklanmasıyla konu yargıya taşınmıştı. YSK, kendisini ilgilendiren bölümde karar vermiş, listeyi yenilemişti. Ötesi YSK’nin konusu değil.
Şimdi de sürek avı gibi seçmen avına çıkıldı. Polis ev ev seçmen sorguluyor. Türkiye’de her yıl 4 milyon kişi kent değiştiriyor. Buna bir de kentsel dönüşüm göçünü ekleyin.
Diyelim ki, olağanüstü örgütlü bir yolsuzluk var; bu YSK’nin değil, savcılığın işi. Eğer buna da YSK baksın derseniz, Malatya’da sandık başında öldürülen iki kişinin katilini de YSK’nin yargılaması gerekir.
Gelinen noktada YSK’nin sorumluluğu şudur:
Ekrem İmamoğlu’na mazbatayı vermek!
Bunu engellemek için yapılacak şeyler ne Büyükçekmece’ye sığar, ne sandığa sığar, ne çevrilen dolaplara sığar...
Hiçbir yere sığmaz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları