Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Diyarbakır Sokaklarında...

19 Şubat 2015 Perşembe

Son 9 seçimdir olduğu gibi 7 Haziran yaklaştıkça, çözüm süreci de canlanıyor!
AKP iktidarı Kürt sorunundan yoksulluğa kadar, toplumu derinden etkileyen her sorunu çözmek değil, kullanmak için politika üretiyor. Yoksulları sınırlı yardımlarla kendi ekseninde tutuyor, Kürt kökenli yurttaşlarımızı da “oyunu bana verirsen, vermesen bile kritik anlarda beni ayakta tutacak tutum takınırsan sen kazanırsın, ben gidersem öcüler gelir” diye kendine bağlı tutmaya, kandırmaya çalışıyor.
Son birkaç günün trafiği baş döndürücü. Kaderini seçim sonuçlarına bağlayan AKP’nin Cumhurbaşkanı buyurdu ki çok yakında silahların bırakıldığına ilişkin açıklama yapılacak. Devamı da çok güzel gelecek.
Daha bu demecin yankısı dinmeden Kandil’den karşılık geldi; silah bırakma falan yok, biz daha ileri mücadeleye hazırlanıyoruz.
Bu durumda sormak gerekir; Cumhurbaşkanı ve paraleli yani Başbakan bu açıklamaları neye dayanarak yapmışlardı? Kimlerle pazarlık halindeler? Öcalan’a rehin muamelesi yaparak bir plan mı kuruyorlar?

***

12 Şubat Perşembe günü Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin davetlisi olarak Diyarbakır’daydım. Öğleden önce 4 saat, 4 ayaklı minarenin hemen başından Melik Ahmet Caddesi’ne geçip Gazi Caddesi üzerinden Ulucami’ye kadar yürüdüm, esnafa uğradım, hasır taburelerde oturup çay içtim, müşteri bekleyen hamallarla sohbet ettim, grup halinde dolaşan aileleri durdurup hal hatır sordum.
Diyarbakır’da bugünkü barış havasının geleceğine dair ciddi endişeler var. İnsanlar barışın tadını almış; devamını, artık kesilmeyecek şekilde istiyor. İşsizlik sokaklardan akıyor. Küçücük tezgâhta yöre tatlıları satan bir gençle sohbet etmek istedim. Suriyeliymiş, henüz hiç Türkçe bilmiyormuş.
Yanında 3 çocuğuyla bir kadına selam verdim. Yıllar önce Diyarbakır’dan İzmir’e göç etmişler, şimdi geri dönmek istiyorlar. “Ne güzel, buraların batıdan göç aldığı günleri de görüyoruz” demeye kalmadı, pazarlığa girişti, “Sen kocama ve bana İzmir’de iyi bir iş bulursan, dönmeyeceğiz.”
Ulucami önü kalabalık mı kalabalık. Yöresel kıyafetler içinde 40-45 yaşlarında bir yurttaş CHP’ye verdi veriştirdi. Daha çok rol almalı, diyor; bizimle ilgili daha tatmin edici şeyler söylemeli, diyor... Yol boyu benzer sohbetler olmuştu. CHP’den beklentilerinin yükselmesine sevindiğimi söyledim. “Hiçbir şey beklemiyor olsaydınız, bu bizim için ölümdü” dedim.
Yer yer mesafeli başlayan 5-10 dakikalık sohbetler kucaklaşarak bitti.

***

Öğleden sonra da 4 saat Diyarbakır’ın yerel önderleriyle, STK temsilcileriyle görüştük. Sokaklardaki beklenti havasının kapalı salon toplantılarında da yoğunlaşmasına sevindim.
Bölgede AKP ile HDP arasına sıkışmış siyasetin biraz daha geniş alanda yapılması arayışı da dikkati çekiyordu. Hem sokakta hem salonda insanın evrensel olarak 4 temel hakkı olduğunu; yaşama, barınma, eğitim-sağlık ve kültürel hakkının Türkiye’nin her bölgesinde yaşama geçirilmesi gerektiğini paylaştım.
Toplantıya katılan Ermeni Kilisesi temsilcisi, aile büyüklerini 20. yüzyıl başında yitirdiklerini, sonraki kuşağın Müslüman olduğunu, kendisinin kökenlerini araştırıp yeniden kimliğine döndüğünü çarpıcı bir öykü havasında anlattı.
Kimi temsilciler de Irak’taki gelişmelere endeksli politika üretme arayışında.
Temel beklenti ise Türkiye’de, çağın gelen kabul gören değerleriyle barışık bir yaşam sürmek.
Akşam da yerel televiyon Jiyan’da ana haber bültenine katıldım.
Bütün günün sonunda Atatürk’ün şu sözü kulağımda çınladı:
Bir insanın en büyük gereksinimi, önemsenmektir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları