Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hedef Ortaklığı...

21 Ocak 2013 Pazartesi

Yeri geldikçe paylaşmayı sevdiğim Anadolu anlatımının tam zamanındayız.\n

\n

Anadolunun ticarette önemli bir kentiyle tarım merkezi bir başka kenti arasında yüksekçe dağ varmış.

\n

Tarımcılar hasat sonu tüm ürünlerini arabalara yükler, toplu halde dağı aşıp ticaret merkezine gidermiş. Ürünlerini satar, çeyizinden dayanıklı tüketim eşyasına kadar gereksinimlerini alır, dönermiş.\n

\n

Yine bir hasat sonu dağı aşıp tüm işlerini tamamlamışlar, dönüşte soyulmuşlar. Süklüm püklüm kente gelirken gören şaşırmış. Sorana, Dağ başında baskına uğradık demişler.\n

\n

Nasıl oldu, kaç kişiydiler soruları art arda gelirken, içlerinden biri durumu şöyle özetlemiş:\n

\n

Onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık...\n

\n

***\n

\n

Bu örneği önümüzdeki süreçte yeniden yazmak zorunda kalmayacağım bir Türkiye diliyorum.\n

\n

Örnek, aklıma 13 Aralık büyük Silivri buluşmasını anlatan mektupları okurken geldi. Üstelik defalarca.\n

\n

Mektup yazanların çok önemli bir dilimi, Meğer ne kadar çokmuşuz”, “Hiç de yalnız olmadığımızı anladım”, “Hafta içi bir kış gününde Silivriye gelebilecek bu kadar insanla iç içeydik de nasıl da daha önce hiç birbirimizi fark etmedik cümleleri kurmuşlardı.\n

\n

Bir mektup şöyle diyordu:\n

\n

Otobüs bir benzin istasyonunda durdu. Çok kalabalıktı. İnsanlar ne çok seyahat ediyor diye düşündüm. Kim bilir nerelerden gelip nerelere gidiyorlar dedim. Bir şeyler yerken, ihtiyaç giderirken fark ettim ki mola yerindeki neredeyse herkes Silivriye geliyormuş. Tanıştık, kaynaş olduk. Nasıl da sevindik.\n

\n

Neredeyse birbirimizden ayrılamadık. Yolumuz uzundu, Silivride buluşmak üzere ayrılmak zorunda kaldık...\n

\n

Bir başka uzunca mektubun son satırları şöyleydi:\n

\n

Size 13 Aralıkı anlatmaya çalıştım ama, o gün anlatılmaz, yaşanırdı. En zor olanı hava kararırken sizi orada bırakıp gitmekti. Daha önce hiç tanımadığımız, orada yan yana geldiğimiz insanlarla birlikte hiç ayrılmak istemedik.\n

\n

Evet hüzünlüydük ama içimizde bir şeyler yapabilmiş olmanın gururu vardı. O gün bizi yenemeyeceklerini düşündüm...\n

\n

13 Aralık mektupları yıl başı günlerine denk geldiği için pek çoğu 2013e ilişkin dilekler de içeriyordu.\n

\n

2012 toplumsal uyanış yılı oldu, 2013ün özgürlük, adalet yılı olmasını diliyorum. Gelinen noktada daha güzel bir Türkiyeyi iç barışı, özgürlüğü, adaleti kimse bize sunmayacak. Biz başaracağız. Toplumsal meşruiyetin milim dışına çıkmadan, hukuksuzluğa hukuk kuralları içinde karşılık vererek bunun kabul edilemezliğini haykırarak biz başaracağız.\n

\n

***\n

\n

Yazının başında verdiğimiz örnekteki gibi milyonlarca insan yalnızlığına son vermeli.\n

\n

Bunun ulaşılmaz, sihirli formülü yok.\n

\n

İlk adımın kapısı açık; hedef ortaklığı.\n

\n

Ne istiyoruz?\n

\n

Her alanda adalet.\n

\n

Mahkemede adalet, gelir paylaşımında adalet, vergide adalet...\n

\n

Bunu isteyen herkesin tek yürek olabilmesi, çözümün başlaması anlamına gelir.\n

\n

Türkiyeyi yönetenlerin son dönemde dillerinden düşürmediği iç barış da adaletten geçer. Oysa iç barışı sağlama iddiasıyla adaleti değil, adaletsizliği yöntem olarak seçtiler.\n

\n

Toplumun bütün kesimleri kabul edilemez bir adaletsizlik dalgasının altında kalınca, buna ortak bir çıkış aranacak. Herkes razı olacak, sonunda adalet dağıtılmış olacak.\n

\n

Bu, 2den 2 çıkarılırsa 4 eder demeye benziyor!\n

\n

Âlemi sersem milleti kör sanan bu anlayışı ortadan kaldırmanın başlıca yolu, ne istediğimizi bilerek, hedef ortaklığı içinde, sürdürülebilir biçimde bir araya gelmektir.\n

\n

Artık bunun tarihleri de meydanları da vardır.\n

\n

İşte 26 Ocak Adana...\n

\n

İşte 18 Şubat Silivri...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları