‘Her şey kötü ama vazgeçmem’

03 Ağustos 2022 Çarşamba

Önceki akşam 18. Didim Yazarlar Festivali’nin açılışını Bora Gezmiş, Nebil Özgentürk, Atilla Sarp’la birlikte yaptık. “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” derler. Türkiye’de büyük heyecanlarla güzel başlangıçlar yapılır. Pek çoğunun ya devamı gelmez ya da başlangıçtaki ruh değişir. 

Sevgili Hayri Kandemir’in kitaba duyduğu büyük bir inanç ve inatla başlattığı Didim Yazarlar Festivali’ne Muzaffer İzgü ilk günden son nefesini verdiği 2017 yılına dek sürekli omuz verdi. Kandemir’in kitaba olan tutkusu Türkiye’nin gündemindeki pek çok yazarın Didim’e kayıtsız kalmamasında önemli etken oluyor. Kitap festivaline 15 Ağustos’a dek katılım tarihi sırasına göre şu yazarlar katılacak:

İlyas Salman, Vehbi Bardakçı, Saygı Öztürk, Uğur Dündar, Ali Mahir Başarır, Mine Özbek, Nalan Tuntaş, Can Coşkun, Murat Ağırel, Canan Karatay, Kahraman Tazeoğlu, Sinan Akyüz, Serhat Yabancı, Haydar Ersöz, Faik Bulut, Erdoğan Aydın, Cemil Kılıç, Sırrı Özbek, İhsan Eliaçık, Birgül Evren, Duygu Taylan, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Ahmet Ercan, Fikri Sağlar, Üstün Dökmen, Demet Demirkaya, Ahmet Şık, Temur Soykan, Can Somer, Gülseren Budayıcıoğlu, Tamer Levent, Sevdagül Yıldız.

Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay’ı, başta kültür olmak üzere Didim’i bütün güzellikleriyle öne çıkarma çabası için kutluyoruz.

***

Önceki akşam gece yarısına dek kitap okurlarıyla ülkenin sorunlarına da değindik. Dünyanın dört bucağındaki Türkler ve dünyanın dört bucağından yabancılar Didim’de buluşuyor desek yeridir. Çorum’dan Malatya’ya, Tunceli’den Konya’ya Anadolu’nun pek çok ilinden yurttaşlar geleceği yurtdışında aramış, emeklilik sürecinde Didim’e tutulmuş. Türkiye’nin halen öteki illerinde yaşayıp Didim’de yazlayan da çok var.

Ayaküstü sohbet ettiğimiz onlarca okurun her anlattığı ayrı bir yazı konusu olur. Beni etkileyen birkaçını paylaşmak isterim. 

Bahar Hanım Belçika mahkemelerinde Türkçe ile birlikte bu ülkede konuşulan hemen bütün dillerde tercümanlık yapıyor. Yurtdışında doğmuş. Türkçesi bu gerçeği hemen açık ediyor. Yılda en az iki kez Türkiye’ye geliyor. “Türkiye’siz yapamıyorum” diyor. Dışarıdan Türkiye’nin görünümünü şöyle özetiyor:

“Herkesin birleştiği nokta, Türkiye’nin bir asır, 50 yıl, 100 yıl geriye gittiği yönünde. En acısı yurtdışında yaşayıp AKP’ye oy verenler ekonominin kötüye gittiğine dahi inanmıyor. Bunların hepsinin düzmece olduğunu düşünüyor.”

En çok hangi alanda gerilediğimiz sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Bence eğitim. Her gelişimde daha geriye gittiğimizi görüyorum.”

Ne yapmak gerek? 

Yanıtı şu:

“Kısa sürede her şey iyiye gidecek diye bir beklentiye girmemek gerekli. Şimdi başlasak 25-30 yıl sürer.”

Bunca olumsuzluğa rağmen neden hâlâ Türkiye’den kopamadığını şöyle açıklıyor:

“Türkiye kan grubum gibi bir şey. Kimliğim, yurdum. Durumu kötü görüyorum ama vazgeçmem mümkün değil...”

***

Paylaşmak istediğim öteki diyalog iki öğretmenle. Uşak’ın bir köy okulunda öğretmen. 10 yıl önce oraya tayin olmuş. Yeni tayin hakkı olduğu halde istememiş. Köy çocuklarını hayata hazırlamak ona “sorumluluğunu yerine getirdin” duygusu veriyormuş. En az dörtte birinin bilinçli yetiştiğini söylüyor. 

Bir başka öğretmen de liseden. “Yeni kuşak bambaşka geliyor” diyor, devam ediyor:

“Öyle gençler var ki topla hepsini yeni bir Kurtuluş Savaşı örgütle. Bütün mesele önlerine inandırıcı bir hedef koymakta!”

İşte o son cümle...

Bütün mesele!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları