Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hükümet Cizre’de G’özlemci mi?

30 Aralık 2014 Salı

Geçen hafta sonu Türkiye ciddi bir iktidar boşluğu yaşadı. Cizre’de meydana gelen olaylar, uzun süredir bölgede enerji biriktiren fay hatlarının her an ciddi depremler yaratmaya aday olduğunu gösterdi.
PKK ile Hüda-Par arasında görünen çatışmalar aynı zamanda 1990’lı yılların başındaki Hizbullah-PKK çatışmasını da anımsatıyordu. O dönem bölgede yükselmekte olan terör eylemlerinin bir başka terör eylemiyle yok edilip edilemeyeceği kaygı verici bir politika olarak gündeme gelmişti. Birbirine benzer biçimde art arda öldürülen yöre insanları faili meçhul cinayetler dosyasının arasında kalmıştı. Yine benzer bir noktaya gelinmiş olma olasılığı kaygı verici. Bu her şeyden önce hukuk temeline dayalı bir devlet otoritesinin yerine yönlendiricisi meçhul otoritelerin devrede olduğunu gösterir ki, bu tür politikaların başıyla sonu birbirini tutmaz.
Cizre’de bir kamu otoritesinin olmadığını hükümet de kabul ediyordu. Zaman zaman çözüm süreci çerçevesinde yapılan pazarlıkların merkezine, “önce kamu düzeni” uyarısı oturtuluyordu. Son olaylar 2015 seçimleri öncesinde sandığa giden yolun mayınlı olduğunu, hükümetin böyle bir düzeni baştan reddetmek yerine bunları pazarlık ve tehdit payı olarak kullandığını gösteriyor.

***

Cizre’de 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan, bütün kenti abluka altına alan çatışmalar sürerken, Başbakan Ahmet Davutoğlu da CHP ile çatışmaktaydı. Partisinin Konya kongresinde konuşan Davutoğlu’na göre Türkiye’nin başlıca problemi ana muhalefetti. Orada da gündeme getire getire CHP’nin dikkatli bir kriz yönetimiyle kolaylıkla devre dışı bırakabileceği Şişli’yi getirebildi.
Davutoğlu’nun kongreye katılan Filistin Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal ile 4.5 saat görüşmesi de önceliğini ortaya koyuyordu. Türkiye’nin Filistin’le ilişkileri elbette önemli, ancak topraklarımız içinde her an daha büyük çatışmalara evrilebilecek olaylar yaşanırken önceliğin bu olması akla şu soruyu getiriyor:
Davutoğlu Filistin’den sorumlu AKP koordinatörü mü, yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı mı?
Davutoğlu’nun yanı sıra Bülent Arınç’ın, Yalçın Akdoğan’ın yaptığı açıklamalar da Cizre krizinin çözümüne değil, kullanımına yönelikti. Arınç’a göre Hüda-Par olayların mağduruydu. Hükümetin tam resmi yayın organlarının bile karşılıklı çatışma olarak gösterdiği bu olayın taraflarından birini mağdur ilan etmek, en hafif anlatımla Cizre’ye kayıtsız kalmaktır. Akdoğan’ın olayları “Kandil’e nanik” olarak yorumlaması ise Aziz Nesin’lik bir acıklı güldürü. Öyle anlaşılıyor ki Akdoğan’ın başlıca kaygısı çözüm sürecinde hükümetin karşısındaki pazarlık yapısının kendi içinde çatlaması ve partisinin Güneydoğu’daki oyunun artması.

***

Hafta sonu Cizre’de bunlar yaşanırken biz de Diyarbakır, Şanlıurfa, Suruç ve Kahramanmaraş’taydık. Özellikle Suriye’den göç akınının kapısını oluşturan Suruç’ta iki yerel iktidarın olduğu dikkati çekiyordu. Meclis çatısı altındaki anlatımla AKP ile HDP’nin bölgede birbirini alt etme mücadelesi gerçek anlamda Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan değerleri erozyona uğratıyor.
Suriye’den en acıklı koşullarda Türkiye’ye gelen sığınmacıların tutulduğu kamplar bile siyasal hedefe dayalı olarak ayrılmış. Yanılmayı yürekten diliyoruz, ancak Suruç’taki bu ikili iktidar tablosu ciddi gerilimlere gebe.
Cizre’den Suruç’a bu tablo karşısında İçişleri Bakanlığı’nın izlediği siyaset akla şu soruyu getiriyor:
Siz iç barışın böylesine yıpranmasına seyirci kaldığınıza göre, Hiçişleri Bakanlığı mısınız, yoksa Suçişleri Bakanlığı mısınız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları