Öğretmenlerimiz kadar varız...

26 Kasım 2022 Cumartesi

“Aradığınız numara kullanılmamaktadır” mesajını alınca ürperdim. Aklıma en kötü olasılık geldi. 

Hemen ilkokul arkadaşlarımdan en çabuk ulaşabileceğim Metin’i aradım:

“Metin, Aysel öğretmenin telefon numarası kullanılmıyor... Bir şey mi oldu?”

Numarasını bazı nedenlerle değiştirmek durumunda kalmış.

24 Kasım günü akşam saatlerinde konuşabildik ilkokul öğretmenimle. En uzun sohbetlerimizden birini yaptık. 

Çocukluğa yolculuk ne güzel. Geleceğe yolculuk kadar heyecanlı. Bugünü yaşamak kadar taze. 

En yeni filizler bile sağlam bir gövdenin dallarından çıkmaz mı... Aysel öğretmen çocukluğumuzu anlatırken bütün anılar ete kemiğe büründü, yaşam o günlerden bugünlere kesintisiz akıyormuş gibi göründü.

***

Bir bellek gücü sıralaması yapılsa sanırım öğretmenler birinciliği kimseye kaptırmaz. 

Benim de anımsadığım çok şey vardı, 8-10 yaşındaki günlerime dair. Aysel öğretmeninkiyle yarışamam. 

“Bir gün sizi çayırın kıyısına götürmek, oradaki pınarın kıyısında ders anlatmak için okuldan çıktık” diye başladı, soluksuz devam etti:

“Hepiniz önceden gösterdiğim düzen içinde giderken sen birden şarampole doğru saptın. Tehlikeli bir durum yoktu, telaşlanmadım ama merak ettim, orada ne buldun? Az sonra eğilip taşların arasındaki gazete parçasını aldın. Okumaya başladın. Sanırım okunacak her şey bitti, atmadın. Etrafa bakındın, muhtemel başka gazete parçası var mı, diye baktın. Yoktu... Arkadaşlarınla birlikte devam ettin. Az sonra bir gazete parçası daha gördün. Hemen koşup aldın. Dönüşte, bulduğun gazete parçalarının hiçbirini atmamıştın. Senin için, ‘Bu çocuk âlim olur’ diyordum. O gün, ‘Herhalde gazeteci olacak’ dedim...”

Daha ben kendime “Ne olmalıyım” sorusunu sormadan öğretmenim, fikir yürütmüş. 

Böyle tahmin yürütüp tuttuklarından örnekler var mıydı?

“Çok var” dedi Aysel öğretmen, “Hukukçu olur” dediği, yıllar sonra “Öğretmenim ben avukatlık bürosu açtım” diye gelmiş. “Tarlayı ekip biçsin, yeter” dediği, köyde yaşamına devam ediyormuş.

Torosların eteğindeki köyümüzde benim de Aysel öğretmenle ilgili pek çok anım vardı... Bir gün, “Çocuklar size yıldızları öğreteceğim, uygun olan bir günde” dedi. Önce anlamamıştık, “uygun gün”ü! Gökyüzünün pırıl pırıl olduğu bir akşam okulun bahçesinde topladı bizi. Tek tek saydı yıldızları. Küçük Ayı, Büyük Ayı kucağımızda gibiydi. O yıldızlara gidesim gelmişti. 

Özellikle kızlardan okula gelmeyenler olurdu. Bazen dersi öğrencilerden birine bırakıp o kız çocuğunun evine giderdi. Birinde ahırda saklamışlar. Ama o bulmuş, okula getirmişti.

***

Eğitim eşittir öğretmen, güzel bir anlatım. Ancak yine de yetersiz. 

İnsanı bütün canlılardan ayıran en önemli şey, öğrenme-öğretme duygusu olmalı.

Öğretmenimizden öğrendiklerimiz yaşam boyu rehberimiz olmaya devam ediyor. Bizden sonraki kuşaklara da taşıyoruz.

Öğrendiğimiz en önemli şey, öğrenmeyi öğrenmek. Bir öğretmen bunu öğrencisine verdi mi, artık yaşam boyu insan olma kaynağını aldı demektir.

Aysel öğretmen zaman zaman dersi benim anlatmamı ister, sınıftan ayrılırdı. Bu anımı, “Bilmem hatırlar mısınız” diye özetleyince sözümü bitirir bitirmez devam etti:

“Elbette hatırlıyorum. İlk zamanlar ayakların titriyordu. Sonra bir alıştın ki...”

Meğer bir yerlerden gözetliyormuş...

Ne olursak olalım...

Öğretmenlerimiz kadar varız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları