Olmuyor usta!

04 Şubat 2023 Cumartesi

Çıraklık, kalfalık dönemi bitti dedin, artık ustalık dönemimdeyim dedin ama bu neyin ustalığı belli değil...

Devleti, milleti, ekonomiyi her şeyi şahsına ait hale getirmeye çalıştıkça ters tepiyor. Etrafında bunun mümkün olmadığını söyleyen yok mu bilmiyoruz. Olsa da geldiğin noktada onları dinleyecek durumda değilsin. 

Devleti yönetenler sahip olduğu yetkiler kadar değil, o yetkileri meşruiyet içinde kullanabildiği kadar güçlüdür. 

Bütün yetkileri kendi elinde toplaman, her şeyin sana ait olduğu anlamına da gelmez. Her kurumu, her yöneticiyi kendine benzetmeye başladığında sana yakınlık dereceleri arasında uçurumlar oluşur; öz Saraycılar, ezeli Saraycılar, sonradan Saraycılar, çıkar odaklı Saraycılar, mecburiyetten Saraycılar... Say sayabildiğin kadar...

***

En son Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) yaşanan durum tartışılıyor. Yargının en üst aşamasının böylesi yakıştırmalara sahne olması, senin eserin. Bütün aşamaları atlata atlata AYM’ye kadar taşıdığın İrfan Fidan’ı daha AYM’nin yolunu ezberlemeden başkan yapmak istemen işi çatallaştırdı. Görev süresi dolan Zühtü Arslan 15 üyeden 8’inin oyunu alarak yeniden başkan seçildi. Kimileri bunu senin yenilgin olarak yorumluyor, kimileri senin değil de Bahçeli ve Soylu kanadının kaybı diyor. Koridorlarda, “Fidan başkan olsaydı HDP kapatılırdı, bu durum kapatılmayacağı anlamına geliyor” yorumları yapılıyor. 

Tümüyle senin oluşturduğun yapı bile 7’ye 8, ikiye bölünebiliyor. 

15 Temmuz’dan sonra 7 yılda güvenlik ve istihbarat kurumlarının kadroları yüzde 60-70 yenilendi. Üst yönetim zaten senin ama ana kadronun da yarıdan fazlası senin deyiminle sıfırlanmış oldu. İşte bu yapı içinde bile her şey istediğin gibi gitmiyor. İstihbarat birimlerini Muhalefeti İmha Teşkilatı gibi kullanmak istemene rağmen arzu ettiğin performansı alamıyorsun.

Enflasyon rakamları açıklanıyor; sana ait kurumla bağımsız kurumların bulduğu rakamlar arasında yüzde 50-100 fark var. Çocuklar bile kendi aralarında birbirine laf atarken “Hadi ordan TÜİK çarpıtması” diyor. Başındakileri değiştire değiştire tam kendi hizana getirdin ama ortada güven veren bir istatistik kurumu kalmadı. 

2002’de Türkiye’de 76 üniversite vardı. Şimdi 209. İyi mi? İyi. Ama ya kalitesi? 2002’de dünyada ilk 100’e giren üniversitelerimiz ilk 1000’den bile düştü. 

Sayı arttı, kalite düştü!

Büyüme ile gelişmeyi karıştırıyorsun. 

İmam hatip liselerinin sayısı artarken öğrenci sayısı azalıyor. Zorlayarak buraya kaydettirdiğin öğrencilerin önemli bölümü bu okulların ruhuna yabancı yetişiyor. İmam hatiplerde deist sayısının artması arka bahçenin kapılarının açık olduğunu gösteriyor. 

***

Sonuç olarak bir kuşaklık dilimi aşan iktidar sürecinde toplumu teslim alamadın. Büyük erozyonlar yaşandı, değişimden öte başkalaşmalara tanık olduk ama millet sana teslim olmadı. 

Devleti teslim aldığını düşünüyorsun... O da gerçekçi değil. 

Böyle bir ortamda seçime gidiyoruz. “Ben gidersem devlet batar” söylemini ne kadar dayatabilirsin? 

Devleti kendinden ibaret görürsen, batar!

Ama görüyorsun işte bu ülkenin kuruluş genleri kaybolmuyor.

Olmuyor usta...

Gerisini sen düşün...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları