Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Silivri İşkence Kampı!

19 Ocak 2013 Cumartesi

Başlık, Prof. Mehmet Haberala ait. Ergenekon davasının 10-11 Ocaktaki uzun duruşma aralarında enine-boyuna her şeyi konuşurken

\n

ağırlıklı konumuz Türkiye’deki adalet sorunuydu.

\n

Haberal Hoca, “Artık Silivri toplama kampı tabirini değiştirmek gerekiyor” dedi, devam etti:
“Burası bir işkence kampı. Her yönüyle işkence kampı. Kapatıldığımız cezaevinden yargılandığımız ortama kadar. Düşünsene, koğuşlarda her taraf demir ve beton. Bize yemek getirdikleri zaman 15 santime 30 santimlik mazgal deliğinden veriyorlar. Burası vahşi, yırtıcı hayvanların tutulacağı bir yer. Bu insanlık dışı bir şey...”
Haberal Hoca sözü yargılama şekline getirdi. O gün Danıştay cinayetiyle ve Cumhuriyet’e bomba atılmasıyla ilgili olduğu iddia edilen sanıklar sorgulanıyordu. Bu davanın başlıca sanıklarından biri 700 bin kişilik orduyu yönetmiş bir Genelkurmay Başkanı’ydı ama, aynı örgütün üyesi olmakla suçlanan kişiler silah satın almak için bir işhanının çaycısını devreye sokmuşlardı. Mahkeme bu
“bağlantıları” kurmaya çalışıyordu.
Haberal Hoca, bu tablo karşısında,
“Yazık bu ülkeye” deyip sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birbiriyle alakasız bunca insanı toplayıp yıllarca tutuklu yargılamak işkence değildir de nedir? Üstelik neyle suçlandığımızı, hakkımızdaki delillerin ne olduğunu da söylemiyorlar...”

\n

***

\n

Mahkeme başkanı her sabah duruşmayı şöyle başlatıyor:
“Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda açık yargılamaya devam olundu...”
Mahkemenin Silivri Cezaevi’nin bir parçası olduğu her sabah kayda geçiyor. Burası başlangıçta spor salonu olarak inşa edildiği için sonradan bozularak mahkemeye çevrildiği her yerinden belli. Sanıklar arttıkça bekleme odaları da yetmez oldu. Bunun üzerine tutuklu sanıkların bekletildiği odanın yanına bir baraka daha yapıldı. Her taraf plastik; hiç değilse betondan iyidir deyip burada oturmayı tercih ediyoruz.
Biraz soğuk olsa da, kimi pencereler kırık olsa da sohbetin sıcaklığı bunları unutturuyor.
Haberal Hoca hapishane koşullarında da boş durmuyor, organ nakli konusunda yaptığı uluslararası çalışmaları anlatırken, özgür olsa daha neler yapabileceğini anlatıp hayıflanıyor,
“Yaşamımız gasp ediliyor, zamanımız katlediliyor” diyor.
Hâkimler ve hekimlerle ilgili şu karşılaştırmayı yapıyor:
“Her ikisi de insanın iyileştirilmesiyle ilgilidir. Hekimler, insan bedenini korur. Hastalık varsa giderir. Bir hekimin bir insanı iyileştirmeyi başarması çok büyük mutluluktur. Aynı şey hâkimler için de geçerli. Onlar da bir insan bir kötülüğe bulaşmışsa bunu ortaya çıkarmak, o kişi için en doğru kararı verip, sonunda topluma kazandırmakla sorumludur...”
Haberal Hoca anlatırken araya girmeden edemedim:
“Hocam buradaki yargılama insanı iyileştirmek amacıyla yapılmıyor. Sizin mesleğe gönderme yapmak gerekirse, hasta olma ihtimali olan ölsün...”

\n

***

\n

İnsanoğlunun en iyi ve en kötü yanlarından biri, alışmak.
Buzullarda da çöl ortasında da yaşamaya alışıyor. En kötü koşullara da uyum sağlamasa bile alışıyor.
Silivri de dahil olmak üzere
“yüksek güvenlikli” olarak tanımlanan cezaevleri insanı yalnızlaştırmaya dönük. Çünkü adı üstünde, düşünülen tek şey cezaevi yönetiminin güvenliği.
Silivri’nin bir toplama kampı olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Haberal Hoca’nın vurguladığı gibi çağdaş insanlık değerleri dikkate alındığında işkence kampı...
Bizler bu koşulların iyileştirilmesi, yargılamanın adil hale getirilmesi için her fırsatta sesimizi yükseltsek de ne yazık ki toplumun önemli bölümü buna
“alıştı”...
Direnç noktamız, alışmayanların, bunu kabul etmeyenlerin artmaya başlaması.
İnsan işkenceye alışırsa...
İnsanlıktan çıkar...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları