Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Suriye'nin Zaman ve Denge Kozu

15 Nisan 2012 Pazar
\n

Suriyeye ilişkin gelişmeler iki elin parmaklarını aşan bir boyut kazandı. Esad yönetiminin geçmişine,

\n\n\n

uluslararası hale gelmiş sorunları zamana yayma becerisine baktığımızda şaşılacak bir durum yok.

\n

1980’li, 90lı yıllar boyunca su paylaşımı ve teröre ilişkin Suriye ile yaşadıklarımızı dikkate alarak bugüne bakmakta yarar var.

\n

Dicle, Fırat ve Asi ırmaklarının suyu için Şamla yürütülen müzakereler anlaşmalarla sonuçlansa bile hep çözümsüzlük getirmişti. Suriye yerine göre Arap Birliğini de arkasına alarak Dicle ile Fıratın matematiksel, Asinin ise kişisel paylaşımını istiyordu. Zira Asi Lübnandan doğup en uzun yolculuğunu Suriye içinde yaparken Türkiyeden, Hatay topraklarından denize dökülüyordu! Bu durumda Asiyi istediği gibi kullanabilirdi. Hatayın haritadaki yeri kendince belliydi!

\n

Türkiye bu garipliği uluslararası alanda anlatmakta zorlandı.

\n

Terör konusunda da benzer paradoks devam etti. Suriye ile PKK terörüne karşı ilk işbirliği anlaşmasını 1987’de imzaladık. Öcalanın Suriyeden çıkarılmasını 1998’de sağlayabildik.

\n

***

\n

Bugüne gelirsek...

\n

Girişte vurguladığımız çok boyutun Türkiye yanında tam bir dalgalanma var. Sabrımız taşıyor”, “Zulme sessiz kalınmaz”, “Bizi zorlamagibi ağır sözlerin ağırlığı hissedilmiyor. Sanki ezberlenmiş bir rol tekrarını izliyoruz.

\n

Suriyeden gelen kaynağı belirsiz haberlere dayanıp Suriye halkı kırılıyor yorumları yapmak, geçmişteki medya birliklerine dayalı operasyonları anımsatıyor.

\n

Gerilimin tırmanması halinde Türkiyenin nasıl bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabileceğinin ipuçlarını görüyoruz. Böylesi göç dalgalarında ne yaparsak yapalım kendimizi beğendiremeyiz. Bu konuda da Irak örneğine bakmakta yarar var. 500 bin kişi kapımıza dayanmış, AB ve ABD bunlardan doktor, mühendis gibi nitelikli olan birkaç binini alıp kalanları bize bırakmıştı. Sonra da Türkiye krizi yönetemedi demişti. 1990ların başındaki bu krizin ardından terör sorunumuz daha da artmıştı.

\n

O dönemde Suriyenin terör örgütüne verdiği desteğin başlıca koşulu şuydu:

\n

Benim topraklarımda terör faaliyeti yapmayacaksın. Benim topraklarımdaki Kürtleri bana karşı kullanmayacaksın.

\n

Bugün bu sorunlar çok geride mi kaldı ki, Suriyeye karşı atış serbest politikası izliyoruz.

\n

***

\n

Başlıca uluslararası aktörlerin durumu ne?

\n

Amerikalı yazarların Ortadoğu ülkeleri söz konusu olunca dile getirdikleri bir görüş var.

\n

Şöyle özetleyebiliriz:

\n

Ortadoğuda bundan sonra yaşanacak değişimlerin tümü ülkelerin kendi içinden çıkacak hareketlerle biçimlenmeli. Biz o hareketlere omuz veririz, yönlendiririz. Başarırlarsa kendileri gerçekleştirdiği için korurlar. Başaramazlarsa, bizi bu hale siz getirdiniz, diye suçlamalara girişmezler.

\n

ABDnin Suriye politikası yukarıda aktardığımız anlatımla özdeşleşiyor. Başkan Obamanın, Kasımdaki seçime kadar ben yokumaçıklaması şöyle de okunabilir:

\n

Ben hiçbir zaman doğrudan bu işin içinde olmayacağım.

\n

Annan faktörünü de yabana atmamak gerek. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği özel temsilcisi Annan, BM Genel Sekreterliği döneminde ipi kolay kolay elden bırakmayan bir kişilik sergilemişti.

\n

Annan, Rusya ve Çinin bu tür lastikli sorunlara nasıl baktığını, krizi çözmek yerine krizi yönetmek politikasını nasıl uyguladığını da biliyor.

\n

Görünen tabloda Rusya ve Çinin Türkiyenin görünen çıkışlarına paralel düşünmesi, BM Güvenlik Konseyinden bu yönde karar çıkması çok zor.

\n

Zor ama, Rusya ve Çin gibi ülkeler kendi çıkarlarına yönelik önemli bir ödün karşılığında ABD-NATO politikalarına sessiz de kalabilirler.

\n

Dileriz güneyimizde ikinci bir Irak yaratılmaz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları