Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yurdu-muz nasıl bir Cumhuriyet?

20 Ekim 2019 Pazar

ABD’nin Türkiye’ye yönelik tavrı, Trump’ın muamele biçimi, ülkemizdeki rejim değişikliğinin yanlışlıklarını bir kez daha ortaya koydu.
Fırsatını bulduğu an kovboy yöntemlerini uygulayan ABD için Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok, Recep Tayyip Erdoğan var.
Son gelişmeler, bizde yakın geçmişteki iki ciddi tartışmayı çağrıştırdı.
Birincisi 1 Mart 2003 tezkeresi... O günlerde ABD, Türkiye’de 70 bin asker konuşlandıracaktı. Başta İskenderun Limanı, Gaziantep Havaalanı olmak üzere Türkiye’de gereksinim duyduğu tüm liman ve havaalanlarını kullanacak, Irak’ı daha kolay işgal edecekti.
1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmiş gibi çalışmaya başladılar. Ancak Meclis buna hayır dedi.
Erdoğan da ABD’ye, “Ben çok istiyordum, ama Meclis’ten bu çıktı” mesajı gönderdi.
O günlerde ABD’de şöyle bir değerlendirme kamuoyuna sızdı:
Türkiye gibi ülkelerde yargı, parlamento gibi kurumlar ayak bağı oluyor. Bize bu ülkelerde muhatap olacak tek kişi lazım. Ne yapar eder onu ikna ederiz. Kurumlarla uğraşmak zor...
Bugünkü gelişmeleri yukarıdaki durumla karşılaştırınca düğümleri çözmek daha kolay!

***

İkinci tartışma konusu da 16 Nisan 2017 referandumu. Anayasa değişiklikleri nelere mal olacak, sorusunu yanıtlarken şunları dile getirmiştik:
TBMM ve Bakanlar Kurulu gibi iki temel kurum aktif yönetim anlamında devreden çıkıyor. Meclis pasifleşiyor, Bakanlar Kurulu tümüyle kaldırılıyor. Saray’a bağlı tek tek bakanlar geliyor. Bu, devletin ayaklarının kırılması demektir. Tüm erkleri tek kişiye bağlamak Türkiye’nin uluslararası gücünü de zayıflatır. Kurallar gider, krallar gelir.
İşte bu iki temel tartışmanın sıcak sonuçlarını yaşıyoruz.
Trump, doğrudan Erdoğan’a mektubu, Türkiye’deki bu durumu bilerek yazdı. Rahip olayının bir adım ötesine geçti.
Erdoğan’a ağız dolusu hakaretler ederken, adeta Erdoğan’la arasında kamuoyunun bilmediği bir dil varmış gibi davrandı.
Trump şunu yaptı:
Hakaret etti...
Saygısızlık etti...
Tehdit etti...
İstediğini aldı...
Teşekkür etti...

***

Trump’ın neler ettiğini Türkiye’nin öğrenme şekli de ayrı bir konu. ABD ikna heyetinin Türkiye’ye geleceği gün, bir hafta önce yazılan mektup ABD’den sızdırılıyor! Masada o mektup varken ABD’nin Başkan Yardımcısı ile Türkiye’nin Cumhurbaşkanı eşit oturuyor. Yine ABD kaynaklarından sızıyor ki, ikna heyetiyle 4.5 saat görüşürken YPG de hatta kalıyor, fiilen toplantıya ortak oluyor.
Bunca haber sızıyor, günün sonuna bakıyoruz, Erdoğan’la Trump’ın arasından su sızmıyor!
Bu sırada Türkiye’de ne oluyor?
Meclis’ten “ifade özgürlüğü genişliyor” söylemiyle yasa çıkıyor... Aynı günlerde Barış Pınarı Harekâtı’nı eleştirdi, Erdoğan’a hakaret etti diye, 180 kişi gözaltına alınıyor, 24’ü tutuklanıyor.
Türkiye, saygın devlet konumunun askıya, yönetiminin baskıya alındığı bir muz cumhuriyetine dönüştü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları