Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İftira Büyük Günah Değil mi?
Bir kişiye yapmadığı şeyi yaptı demek, suçlu göstermek için yalan söylemek veya yaptığı iyi şeyi yapmadı demek, tüm dinlerde ve ahlak sisteminde kabul edilebilir bir şey midir? Kuranıkerim’de birçok surede yalancılık, iftira, haksız tanıklık günah sayılmıştır. Dinine bağlı insanlar ister savcı, ister polis, ister yargıç, ister asker, ister siyasetçi, ister gazeteci, ister sade vatandaş olsun.. gerçekten inanç-lı iseler, söyledikleri ve yazdıkları şeylere çok dikkat etmeleri ve ilahi adaletten korkmaları gerekmez mi?
Ama son zamanlarda Atatürk’e iftiralar aldı başını gidiyor. “Atatürk Türkiyesi” özlemi yıllardır dinmeyen özlem olarak eleştiri konusu oldu. Kemalistim desen, sanki milattan önceki bir dönemi anlatıyorsun gibi sizinle dalga geçiliyor. 1919’u güncelleştirelim görüşünü söyleyince, sizi gidi ezberci ve şabloncular diye suçlanıyorsunuz. Oysa dini kitapların yüzyıllardır bize ezberimizi bozmamamızı söylediğini, bilmediğimiz dilde ibadet yaptığımızı ve günün koşullarına göre dinde reform gerekli olduğunu belirttiğimiz zaman da kâfir olmakla suçlanıyoruz. Ne yaman çelişkidir bu.
Bir bakıyorsunuz eski solcular, “cumhuriyet yıkılsın orkestrasında” dini bütünlerden daha yüksek perdeden çalıyorlar. Diyorlar ki; “Türkiye’nin laik ve demokratik bir düzen içinde kalkınmasını ve 21. yüzyılın iddialı ülkelerinden biri olmasını gerçekten istiyorsak, artık romantik hayallerden kurtulup ‘akıllı Türkler’in önemini kavramamız lazım”(Osman Ulagay). “Türkiye’de 1913-18 arasında son derece kanlı, tüm dünya barışı ve toplum sağlığı açısından son derece tehlikeli olan azgın bir diktatörlük yaşandı” (Sevan Nişanyan).
Vah Atatürk’üm vah; savaş görmemiş, bir eli yağda bir eli balda, senin ve yüce ulusumuzun kurtardığı ülkenin kaynakları ile adam olmuş ezberci olmayan dâhiler, dönüp senin dönemini viski ve şarap kadehlerini kaldırırken yerden yere vuruyorlar. Anıtkabir’i 7 yıldızlı bir otele çevirseler, diktatör olarak Hitler gibi seni tarih sahnesinden silseler, huzurla Türkiye’yi büyük ülke yapıp(!) gel keyfim gel diyecekler. Sen ne yaptın bu ülkeye? Neden, “Sevgili insanlar hilafeti, tensip buyurursanız kaldırmak büyük bir dileğimdir; sizden istirhamım bunu kaldırmak konusunda bana yardım etmeniz ve bu dileğimi kabul buyurmanızdır” demedin? Neden savaşın yorgunluğunu çıkarmadan demokrasinin tüm koşullarını devreye sokmadın? Ülkenin kalkınma hamlelerine giriştiğin an 1929 dünya buhranına girildiğinde hemen çark edip, ulusal iktisattan neden vazgeçmedin?
Peki çok şeyi yanlış yaptın. Ekonomide de pek bir şey yapamadın. Aşağıda belirttiklerimiz ne ki?
- Dış borç batağından kurtulmak için tam bağımsız bir ekonomik model uyguladın.
- Tarım alanında köylüyü ezen aşar vergisini ve devlet adına vergi toplayan aracı mültezimliği kaldırdın.
- Üretici köylüyü kalkındırmak için Ziraat Bankası’nı kurdun.Topraksız köylüye toprak dağıtımı için hazırlıklar yaptın. Bilimsel tarım tekniklerini uygulattın.
- 1926 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkardın. Sanayici olacaklara yol açtın.
- 1929 dünya ekonomi bunalımı nedeniyle devletçilik anlayışında değişikliklere gittin ve özel sektörü geliştirmeye yöneldin.
- Yurdun dört bir yanını demiryolu ile döşemeye başladın.
- Türk kıyılarında kabotaj hakkını Türk vatandaşlarına verdin.
- Karma ekonomi modeli ile özel sektörü dışlamadın.
- Osmanlı’nın dış borç batağından kurtulamadığı için battığı gerçeğini iyi kavrayarak ulusal kalkınmayı hedef seçtin.
- Savaşı kaybetmiş emperyalistlerin aç kurtlar gibi beklediği dönemde ulusal bir ekonomik kurtuluş modeli ile kendi yağı ile kavrulan bir anlayış sergiledin.
- Beşer yıllık kalkınma programları ile ülkenin endüstri kurmasında ciddi adımlar atılmasını sağladın. Ülkemiz bugünlere bu programlarla geldi.
- Dış yardım almadan ekonomik kalkınmayı sağlamaya çalıştın.
Ama sevgili Atatürk şimdi başka bir dünya var; küreselleşmenin ve tekelci sermayenin manyetik alanına girmiş bulunuyoruz. 85 yıl artık yetti. Dünyada muazzam dönüşümler yaşanıyor. Karşılıklı bağımlılıklar arttı. Küresel güç dengeleri değişti ve ulus devletlerin hareket alanları daraldı. AB ile bütünleşme yolunda önemli adımlar atıldı. Küresel ekonomiyle ve uluslararası sermaye ile daha fazla bütünleştik. Küresel dinamikleri daha iyi okuyarak değişimi Türkiye için fırsata dönüştürme zamanındayız. Kusura bakma, senden vazgeçmek zorundayız. Sen tarihte hoş seda olarak kal. Biz ezberi bozduk. Yepyeni ufuklara yelken açtık; ilk liman: vazgeç-kon.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi