Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

CHP ve Renzi Dersleri…

04 Eylül 2014 Perşembe

Geleneksel merkez sağ-sol partilerin Avrupa çapında düş kırıklığı yaşadığı geçen mayıs ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinin en parlak ve başarılı siyasetçisi, hatırlayacak olursanız, İtalyan solunun beş aylık çiçeği burnunda lideri Matteo Renzi olmuştu.
Öyle ki “Avrupa’nın patroniçesi” Merkel; aynı süre zarfında başbakanlık koltuğuna oturan 39 yaşındaki genç siyasetçiyi “Matador Matteo!” tezahüratları ile karşılaşmıştı.
İngiliz İşçi Partisi’nden, Fransız ve İspanyol sosyalistlerine dek, Avrupa solu yenilgi ardına yenilgi yaşarken; partisinin genel başkanlığına yılbaşında gelen Renzi, mucizevi bir sıçramayla Çizme’de yüzde 25 civarında kemikleşen merkez sol oyları yüzde 42’ye çıkarmıştı.
Avrupa’nın dört yanında popülizmler ve aşırı sağ partiler ürkütücü şekilde ilerlerken; Renzi “eski Marksist/sosyal demokrat/merkez sol kökenli tüm sol seçmenlerin oyunu” partisinde bir araya toplamayı başarmış; siyasete küserek radikal eğilimlere kayanların önünü almıştı.

Renzi’nin sırrı ‘umut’ vermesi
Beş-altı ay gibi inanılmaz hızla gerçekleşen bu parmak ısırttıran “toparlanma”nın sırrı, Renzi’nin, halka artık nerdeyse ebediyen kaybettiklerini düşündükleri “umut”u yeniden vermesi oldu.
Soğuk Savaş’ta Avrupa’nın en büyük ve güçlü komünist partisine sahip olan İtalya’da sol, ’90’lı yıllar başından beri aslında kriz ardına kriz ve kimlik bunalımı yaşıyor…
’90’ların ilkyarısını, dünya çapında tarihi yenilgiyle özdeşleştirilen “komünizm”in Marksist bagajı ve sembollerinden arınmakla geçiren solun eski liderleri; 90’larda Prodi liderliğinde, gökkuşağı gibi solun çeşitli renklerini barındıran ve merkez sol eğilimli “Hıristiyan Demokrat” kanada da açılan “Zeytin Ağacı” ittifaklarında bir araya gelmişti.

‘Biz kimiz’ sorusunun çengeli
Prodi’nin olgun, etkin, “toparlayıcı” liderliği altında 2000’ler eşiğinde kısa dönemli olarak bir iki kez, iktidara da gelen “Zeytin Ağacı” ne var ki, hizipler ve değişik grupların, sürekli birbirlerinin ayağını çelen amansız liderlik yarışı, rekabeti nedeniyle uzun ömürlü olmadı...
İtalya’nın son yirmi yılına son kertede yozluk ve yolsuzluklarıyla nam salan Berlusconi hükümetleri damga bastı.
Bu sürede değişik partileşme deneyimlerine giren İtalyan solu, içinden kolay kolay çıkılamayan bir “Biz kimiz” sorusuyla baş başa kaldı.
Bu temel kimlik meselesini halledemediği için tamamen felç olan muhalefet; biricik tutkal olarak uzun yıllar yalnızca “Berlusconi karşıtlığı” üzerinden siyaset yaptı.

‘Yoz lidere karşıtlık’ yetmiyor
Berlusconi’nin aldığı her seçim sonrasında yapılan “Demek ki yalnız Berlusconi’ye karşı olmak yetmiyor!” analizlerine rağmen; bu malum reçeteden bir türlü vazgeçmeyen yıpranmış eski komünist, yaşlı liderlerin parti içindeki etkileri bir türlü aşılamıyordu.
Bu sürede solun bilinen tüm isimleri (Veltroni, Franceschini, Bersani, Epifani) partinin başına “lider sıfatıyla” sürekli gelip geçiyor ancak Berlusconi gibi her çeşit itibar kaybına uğrayan rakip karşısında kayda değer başarı sağlayamıyordu.
Sandıkta elde edilen sonuç her seferinde düş kırıklığı oluyordu.
Renzi, merkez sol seçmende işte büyük bıkkınlık, bezginlik ve umutsuzluk yaratan böylesine zorlayıcı bir sürecin sonunda liderliğe geldi.
Renzi’nin, parti kodamanları arasından sivrilmesine yol açan başlıca neden, ekonomik bunalım gibi tayin edici konjonktür değişikliği oldu.
Solun, krizde olduğu son 20 yılda, Çizme, ekonomik rekabet gücünü yitirmiş; işsizlik yüzde 13’e vurmuş; gençlerde bu oran yüzde 40 üzerine fırlamış; yapısal reformlar yapılamadığı için sıfır büyüme oranıyla tık nefes kalan ülke fakirleşmişti.

Tabanda isyan ve önseçim
Orta sınıfta çok ciddi sıkıntı ve daralmaya yol açan bu durum; işlevini yapmayan sol muhalefet başta olmak üzere, halkta “kast” şeklinde anılan siyaset ve siyasetçilere karşı güçlü bir “tiksinti” yarattı.
Bu tiksinti sonucunda komedyen Beppe Grillo’nun, son genel seçimde oyların yüzde 25’ini alan ve siyasette deprem etkisi yaratan “Beş Yıldız Hareketi” doğdu.
Grillo’nun böyle beklenmedik biçimde birdenbire Berlusconi ile sol arasına, o güne değin esamisi okunmayan bir “üçüncü güç” olarak girmesi işte, solda hep istenen ancak bir türlü yapılamayan mecburi yenilenmenin fitilini yaktı.
D’Alema gibi solun eski kurt liderleri, “taze”, “genç” ve “yeni soluk getirecek” bir lidere ivedilikle yer açmamaları halinde, toplu halde yok olacaklarını, Grillo’nun “5 Yıldız”ı tarafından hep birlikte sandığa gömüleceklerini anladılar.
Bu olağanüstü kriz şartlarının yarattığı sola rakip yeni siyasi güç, merkez solun on yıllardır süregiden kış uykusundan uyanmasını sağlamış; Renzi’nin böylece önünü açmıştı.
Yeni lider adayı” Renzi’nin yıldızını parlatan can alıcı diğer unsur, beri yandan 2007’den bu yana yapılan “önseçimler” oldu.
Renzi 2013 Aralık’ında, “yüzde 68” gibi göz kamaştırıcı bir oranla “ön seçimi” kazanarak liderlik koltuğuna oturdu. Haliyle bu, projelerine ve yaptıklarına, olağanüstü bir meşruiyet desteği sağladı.
İtalyan solunun yenilenmesinde bu “önseçim aracının” önemine de gelecek yazıda geleceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları