Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Daha Nice Baharlar Var…

22 Şubat 2015 Pazar

Kış ortasında “bahar”ı nereden çıkardın diyeceksiniz…
Miro’nun Sabancı Müzesi’ndeki sergisinden....
Sergi kataloğundaki tanıtım yazılarından biri böyle diyor: “Miro yaşamın, varoluşun temel duygusuna dokunmuş insanlardandır. (Sanatçının eserlerindeki) bir örümceğin takılganlığıyla, inceliğin yumuşaklığıyla; ruhun kışlarından... isli bir kırağı yazılır. Daha nice baharlar var.
Ruhunuzun kışından” birkaç saatliğine olsun kurtulmak istiyorsanız, Miro sergisine bir bilet alın.
Eğer İstanbul dışında yaşıyorsanız, bu sergi için üşenmeyin, gelin. İstanbul’da kendinize bu vesileyle bir hafta sonu armağan edin.
Kesinlikle değer.
Bir defa uluslararası standartta bir sergi bu.
Madrid’de, Roma’da, Paris’te görebileceğiniz herhangi bir Miro sergisi düzeyinden farksız.
Fazlası var, eksiği yok. Şöyle ki...
Sabancı Müzesi’nin harikalar yaratan müdürü Nazan Ölçer, İspanya’dan İstanbul’a taşınan pek çok değerli parçayı, Miro Vakfı’ndan ve şimdiye değin hiç sergilenmeyen aile koleksiyonundan ayırt edip getirtmeyi başarmış.
Sanatçının kimi eserleri ve bazı kişisel eşyaları dünyada ilk defa burada, Sabancı Müzesi’nde sergileniyor” diyor Ölçer.
Bu özgün parçalar sonra özenle, titizlikle bir araya getirilmiş.
Miro’nun yaşamını anlatan açıklamalar, belgeseller de fevkalade doyurucu ve özenli...
Ama hepsinden önemlisi dört dörtlük olan serginin konsepti...

Şiirin resmini yapmak
Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” adını taşıyan sergi, “İstanbul’a Miro da geldi!” densin diye yapılmış olan bir prestij operasyonundan ibaret değil.
Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” Miro’nun coşkulu resim dilini mükemmel anlatıyor.
Öyle ki sergiyi gördükten sonra, kendimi İspanya’ya dek gitmiş gelmiş gibi hissettim.
İspanya’nın sıcaklığını yaşadım, ressamın atölyesinin bulunduğu Mallorca Adası’nın ışığını gördüm. Miro’nun uzun yıllar geçirdiği Mont-roig kumsalına seyahat etmiş gibi oldum. Ve büyük 20. yüzyıl ressamının fazla ayırdında olmadığım yanlarını keşfettim.
Miro’nun örneğin tam olarak “resmin şiirini”/“şiirin resmini” yaptığını Sabancı’daki seçkiyi izlerken fark ettim.
Ressamın tablolarının isimlerine bakın hele: “Umut Yıldızını Kuşatan Kuşlar”, “Yıldızların Altında Saçlarını Tarayan Sarı Koltukaltılı Kadın”, “Takımyıldızlar”, “Gece ve Kuş”, “Ayın Gözü”, “Böceklerin Cümbüşü”, “İlahi Kuşun Geçişi”, “Gülpembe Alacakanlık Kadınların ve Kuşların Cinselliğini Okşuyor”, “İki Âşığa Bilinmezi Gösteren Güzel Kuş”, “Gece Yollarını Salyangozların Yakamozlu İzlerinden Bulanlar”, “Kaçış Merdiveni”...

‘Kaçış merdiveni’ düşleri
İnsanı, başka bir paralel diyara alıp götüren bu isimler için Miro, “Çatışmalarla dolu dünyada geriye yalnız şiir kalıyor. Eserlerime o yüzden hep şiirsel adlar koyuyorum” diyor. Bu adları ve tabloları, “Yeryüzünden gökyüzüne uçan bir kuşun kanadına takılır, hayal kurarım” diye açıklıyor: “Aya, güneşe, yıldızlara doğru yaptığım hayali yolculuklardan bu tablolarla geri dönerim. Bana hep kuşlar eşlik eder!
Miro’ya kuşlardan, aydan, yıldızlardan başka sürekli eşlik eden bir diğer figür de, merdiven.
Kaçış merdiveni” adıyla anıyor bunu Katalan ressam.
Kanadına binilen kuşlar gibi tıpkı, merdiven de “yaratıcılığa tırmanışın imgesi” oluyor.
Ve adı üstünde... ressamın yaşadığı çalkantılı siyasi konjonktür; savaşlar, korku, endişe ve belirsizliklerden kaçışın simgesine dönüşüyor.
19. yüzyıl sonunda doğan, 90’ına dek yaşayan Miro, başta İspanya iç savaşı olmak üzere, İkinci Dünya Savaşı’nın büyük altüst oluşlarına tanıklık etmiş bir sanatçı. Bu yüzden Miro’nun “kaçış merdiveni” arayışı sonuna dek sahici ve yaşamsal.
İçinde bulunduğumuz “cinnet Türkiye”si günlerinde, Sabancı Müzesi’nde ancak son günlerini yakaladığım Miro’nun “kaçış merdiveni”, bana da alabildiğine davetkâr geldi...

Çocukların Miro’su
Sadece büyükler değil, çocuklar için de ilgi çekici ve keyifli bir sergi olmuş “Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar”...
İlk-ortaöğretim okullarından öğretmenleriyle sergiyi gezen çocukların yanı sıra, minikler için müzede ayrıca bir küçük atölye bölümü ayırmışlar. Anneleri, babaları ile gelen 2-3 yaşındaki çocuklar burada, yaşamlarının ilk “kaçış merdivenine” çıkıyorlar ve ellerini, yüzlerini dilediklerince boyalara batırıp resim yapıyor, resimle tanışıyorlar.
İlk kez renklerin karşı konulmaz büyüsünü burada keşfeden “minik Miro”ların sanat eserleri daha sonra ana babaların coşkulu tezahüratı ve gururuyla aynı atölyede sergileniyor!
Çocuğunuza böylesine “içerden” bir “Miro buluşması” yaşatmak sizin de elinizde.
Bunun için müze idaresinden ek bilgi almanız ve ziyaret öncesinde uygun bir saat belirlemeniz yeterli. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları