Gül’ün ‘misyonu’

14 Ağustos 2022 Pazar

Abdullah Gül’e “İstediğiniz şeriat mı” diye sormuştum. 

Kestirmeden “evet/hayır” yerine, lafı uzatmış: “Ama şeriatı tanımlamak lazım” diyerek sürdürmüştü: 

“İslam dini genel prensipler, kurallar koymuştur. Esnektir. Zamana, devreye göre yönetim şekilleri değişebilir. Fakat eğer insanlar ‘Müslümanım’ diyorsa, inançlarına göre yaşamak zorundadır. Başkası bunu istemiyorsa, kendi bileceği iştir.” 

Bu nasıl olacak?

“Şeriat kanunları deyince yanlış imajlar ortaya çıkıyor.”

İmajı sormuyorum... Demokrasi açıklık rejimidir. Siz açık değilsiniz. 

“Artık saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslümanım ve buna inanıyorum.”

İSLAMA AYKIRI KANUN KALKACAK

Tercihiniz şeriat öyle mi?

“Türkiye’de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim.”

“İslama aykırı kanun kalkacak” başlığıyla yayımlanan, Gül’le yaptığım kilometre taşı bir söyleşiden kesitler bunlar. (Bknz. Demokrasi Tramvayı, Nilgün Cerrahoğlu, Kırmızı Kedi Yayınları). 

Yıl 1995. 

Aynı röportajda “politikayı misyonla yaptığını” itiraf eden ve “Eğer misyon olmaktan çıkarsa, politika yapmam” diyen “milli görüş/dava” adamı Gül, o dönemde Refah Partisi’nin genel başkan yardımcısıydı.

Aradan çeyrek asır geçmiş.

O da ne? 

Bakıyorum Karar gazetesinde saçlarına ak düşmüş bir Abdullah Gül bambaşka bir siyasal anlayışın temsilcisi gibi konuşuyor. 

Caz yazılarıyla öne çıkan Mehmet Ocaktan’a bir söyleşi vermiş.

Ocaktan: “Dinin siyasette araçsallaştırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” diye soruyor.

Aa bir de bakıyoruz ki Gül’ün “İslama aykırı kanun kalkacak” devri kapanmış; yerine seküler siyasete göz kırpan bambaşka bir Gül devri açılmış...

“Din siyasete alet edilmemeli” diyor bu yeni Gül devrinden konuşan ak saçlı siyasetçi ve uyarıyor: “Partinizi bir din partisi gibi sunarsanız, tüm yanlışlar, noksanlar dine atfedilir. Bu çok tehlikeli. Buna asla fırsat vermemeli!” 

Hani heyecanlı bir filmin bir yerinde uyuyakalır, uyanınca mevzuyu bağlayamazsınız ya... Aynen öyle oldum. 

Arada ne oldu? Senaryoda hangi aşamalardan geçildi? “The end”e nasıl gelindi? 

Bu ak saçlı beyefendiyi en son siyasal İslamın simge önderi olarak Çankaya Köşk’ünde bırakmamış mıydık? Cumhuriyet ayarlarıyla oynanırken orada sürekli “noterlik” yapmamış mıydı? “Köşke seccade sokan ilk cumhurbaşkanı” söylemiyle oralara çıkmamış mıydı? Bu propagandadan sonuna dek yararlanmamış mıydı?

Köşke göstere göstere dini vecibelerini taşıyan ilk Müslüman cumhurbaşkanı olmanın misyonunu kendisine yüklememiş miydi?

Ne oldu şimdi o misyon? Nasıl değişti?

Benim gibi filmin başını ve sonunu bağlayamayan herkes şaşkın...

Arada bir yüzleşme mi oldu? Bir günah çıkarma, özeleştiri mi yapıldı? Ders mi çıkarıldı? Çıkarıldıysa onlar hangi dersler oldu?

DAVUTOĞLU KADAR OLAMIYOR

“Ben özeleştiriye hazırım. Hata yaptım. AKP’den ayrılırken o konuşmayı yapmamalıydım” diyen Davutoğlu kadar bile olamıyor Gül. İçinde “özeleştiri” geçen böyle iki buçuk cümle dahi kuramıyor.

“Hop” makas değiştiriyor ve “Dinin araçsallaştırılmasına fırsat verilmemelidir” diyor. 

Eniştem beni niye öptü? 

Tam bir “Dün, dündür, bugün bugündür” saçılımı. 

Türkiye siyasetinde evet, “tutarlılık” aranan ve sık rastlanan bir erdem değil. Atatürk’ten bu yana “tutarlık” simgesi, kaç lider adı sıralayabilirsiniz?

Ama “dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz” anlayışının da bir sınırı var... 

Hiçbir temel ve açıklama sunmaksızın yapılan 180 derecelik U dönüşler, inandırıcılığı kökünden mayınlıyor.   

Lafı uzatmadan -söyleşinin altına bırakılan- Karar okurlarından birinin yorumuyla bitirelim bu yazıyı:

“Demokratik değerlerle barışık olmayan, evrensel hukuku benimsemeyen, özgür iradeye saygısı olmayan, kendi doğrularından başka doğru göremeyen siyasal İslamcıların ülkeye verebilecekleri bir şey olmadığı görülmüştür. Biat kültürünün bu çağda yeri yoktur. Sn. Gül’ün fikirleri artık bizi ilgilendirmiyor. Çok yanlışın kökenleri onun dönemine uzanıyor. Artık istemiyoruz.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları