Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İran’ın falında yeniden Şah mı göründü?

04 Ocak 2018 Perşembe

Geçtiğimiz kış en ilgimi çeken filimlerden biri İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin “Satıcı”sıydı. Filmin açılış sahneleri birden evlerini terk etmek zorunda kalan amatör tiyatro oyuncusu bir çiftin taşınma telaşı ile başlıyordu.
Gündüz öğretmenlik yapan, akşam tiyatroda oynayan Emad ile geceleri onunla aynı sahneyi paylaşan eşi Rana, çürük inşaatla yapılmış evlerinin duvarlarında aniden beliren devasa çatlaklar yüzünden umulmadık biçimde kendilerini sokakta bulmuş ve apar topar buldukları ilk apartmana taşınmak zorunda kalmışlardı.
Başlarına, alelacele girdikleri yeni evde sonra, evliliklerini uçuruma sürükleyen beklenmedik şeyler gelecekti.
Kadın başlarını soktukları yeni evde örneğin bir yabancının saldırısına uğrayacak ama “İslamcı rejime” olan güvensizlik ve korkudan polise gidemeyecekti. Saldırgandan önce polisin zira “kadın” olduğu için kafadan kendisini suçlu bulacağını bilecekti….
Geçen kış “en iyi yabancı film Oscarı”nı kazanan Farhadi’nin filmi bir siyasi sinema örneği olmamakla birlikte; böyle bir dizi siyasi göndermeyle bezeli.
Genç çiftin evliliklerinin çöküşünü hazırlayan “duvarlardaki çatlaklar”, İran toplumunun kılcal damarlarına kadar işleyen çürümüşlük ve çürüklüğün, yolsuzlukların simgesiydi örneğin. Ve de yaklaşmakta olan ortak bir felaketin haberciliği ile dikişleri atan bir topluma yapılan bir göndermeydi.
“Kabuk değiştirmekte olan toplum” teması; “Satıcı”da bir “alt yazı” gibi sürekli belirtiliyordu.

‘Allahüekber’ sloganı yok
İran halkı hiç beklenmedik biçimde çok katmanlı bir protestoyla sokağa dökülünce, Emad ve Rana’nın duvarlarında ani çatlaklar oluşan evlerini andım. “Asghar Farhadi bir yıl öncesinden bizi uyarmıştı” dedim: “Yönetmenin öngördüğü gibi şimdi işte İran İslam Cumhuriyeti’nin de duvarları çatladı!”
“Derin çatlaklarla bu ev ayakta durur mu? Yoksa göçer mi?” şimdi bu tartışılıyor.
Diğer deyişle İslam rejiminin aldığı yara bereyle ayakta durup durmayacağı konuşuluyor.
Dün bir bugün iki.
Protestoların patlak vermesinden bu yana şunun şurasında yalnız 1 hafta geçti. Bir haftada tartışmanın hızla bu zemine sürüklenmesi dikkat çekici.
Bunca kısa sürede rejim için bu derece radikal bir soru işareti açılmasına yol açan neden, protestoların geniş toplum kesimlerini içermesi.
2009’daki “Yeşil İsyan”da ağırlıklı olarak kentli, eğitimli, orta sınıf sokağa çıkmışken; bu kez İslam Cumhuriyeti’nin çekirdek tabanını oluşturan taşra ve geniş halk kesimleri yollarda.
Daha önceki gösterilerde ilave olarak gasp edilen “yurttaşlık haklarının” tanınmasını talep eden bir belirgin siyasi ajanda varken bu defa yok.
Bu kez “ideoloji” yerine yalnız ekonomik koşullar, yolsuzluk ve “bölgesel güç olmak” iddiasıyla “Ortadoğu’ya hesapsızca saçılan paralara” duyulan isyan ve öfke var.
2009’da göstericiler “rejim değişikliği peşinde olmadıklarını” özellikle vurgulamak için çatılarda isyanlarını “Allahüekber” nidalarına sığınarak ifade ederken, bu kez doğrudan Ruhani’ye, dini lider Hamaney’e ölüm” diye bağırıyorlar. Kamuflaja gerek görmeden açıktan kurulu düzene karşı bir tavır aldıklarını belirtiyorlar.
“Bina bu çatlaklara dayanır mı?” tartışması bu yüzden yapılıyor.

Trump’ın tuzağı
Çatlakların açıldığını gören dış aktörler de şimdi bu çatlaklardan içeri dalıyor...
Durumdan ilk vazife çıkaran fırsatçı Trump.
Trump; düne dek “terörist” kontenjanından diş bilediği, “vize yasağı” uyguladığı İranlıları bugün “özgürlüklere susamış büyük İran halkı” sözleriyle pohpohluyor.
“İran için değişim zamanı” diye goy goy yapıyor...
Kimi İranlı gözlemci Trump’ın planının sabık şahın oğlu Rıza Pehlevi’yi tekrar tahta çıkarmak olduğunu öne sürüyor.
Amerikalıların “büyük İran halkı”na bu durumda layık gördükleri “dâhiyane değişim”, takvimi yarım yüzyıl öncesine almaktan ibaret.
Son “vize yasağı” ve Demokles’in kılıcı gibi tepelerinden hiç indirmediği “yaptırımlar” tehdidi yüzünden İranlılar nefret ettikleri Trump’ın tuzağına düşerler mi?
En baba İran uzmanları bile bu soruya yanıt vermekten aciz. İzleyip göreceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları