Meloni-Saviano davası

04 Aralık 2022 Pazar

Uluslararası PEN örgütü başta olmak üzere pek çok çevre tarafından “basına gözdağı” olarak nitelendirilen dava üç açıdan dikkat çekici: 

1. İfade özgürlüklerinin sınırı.

2. Taraflar arasındaki güç orantısızlığı...

3. İngilizce kısaltması “SLAPP-Sille/Tokat” olarak bilinen, ifade özgürlüğünü boğmaya yönelik yeni tür, sistemli bir yargı araçsallaştırması.

Konu sıradan bir “hakaret davası” değil yani. Oradan başlayalım: 

Davacı, İtalya’nın çiçeği burnunda başbakanı Giorgia Meloni.

Davalı da ünlü yazar, gazeteci Roberto Saviano. 

Aynı zamanda insan hakları savunuculuğu ile de tanınan Saviano, dizilere, filmlere konu olan Napoli mafyasını anlattığı Gamorra kitabını yazdığı 2000’lerin başından beri ölüm tehditleri alıyor ve korumayla geziyor.

Sivri diliyle de nam salan yazar, iki yıl önce katıldığı bir TV programında, batan bir göçmen teknesinde yaşamını yitiren altı aylık bir Afrikalı bebeğin görüntüleri karşısında “Piçler” diye isyan bayrağı çekiyor. 

Bununla kalmayarak göçmen karşıtı aşırı sağ liderlerin isimlerini sayarak çıkışını sürdürüyor: “(İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri) Giorgia Meloni ve (Lega-Birlik Partisi lideri) Matteo Salvini, ‘Piçler! Bunu nasıl yapabildiniz?’”

Meloni o tarihte henüz başbakan değil, muhalefette ve Akdeniz’de kaçak göçmenleri kurtaran sivil toplum kuruluşu (STK) gemilerini “korsan gemiler” olarak adlandırıyor, batırılmalarını savunuyor. 

İçişleri Bakanlığı koltuğunda bulunan Salvini de beri yandan STK gemilerini limanlara yanaştırmıyor. 

Saviano’nun isyanı işte bu politikaları hedef alıyor. 

YA SEV YA TERK ET

Meloni, daha muhalefetteyken Saviano’ya dava açıyor. Ona eklemlenen göçmen düşmanı Lega lideri Salvini de söz edilen davaya müdahil olmak istiyor.    

İlk duruşma Meloni’nin başbakanlığı taze devraldığı kasıma denk geliyor. PEN ve benzeri kuruluşlar hemen “Artık başbakansınız. Farklı bir konumdasınız. Özgürlükçü bir sinyal verin ve bu davayı geri çekin” hamlesi yapıyor... 

Meloni, benzeri tüm sağ politikacılar gibi “Hayır asla” yanıtını veriyor: “Ülkede güçler ayrılığı var. Gereği yapılacaktır!”

İtalya’da güçler ayrılığı olsa da yargı önüne çıkarılan hiç kimse bir hükümet ya da devlet başkanının sahip olduğu ekonomik ya da medyatik araçlara ve elbette ki siyasi etkiye sahip değil.

Yandaş gazeteler duruşma günü -misal- “Piç Saviano” başlığı ile çıkıyor. 

Sosyal medya trolleri beri yandan Meloni’nin zaferi arkasından yazara, “Ülkeyi terk et!” baskısı yapıyor...

Başbakanın davayı geri çekmesini savunanlar Batı demokrasilerinde tam da bu nedenlerle mahkemelerde gazeteci süründüren bir hükümet/devlet başkanı örneğine rastlanmadığına dikkat çekiyor. Hele söz konusu olan ölüm tehditleri alan ve koruma altında yaşayan bir gazetecisiyse ihtiyatlı olmak gereğine vurgu yapıyorlar. 

BÜYÜK GÜCE BÜYÜK ELEŞTİRİ

Piç kelimesinin hakaret içerdiğine dair kimsenin kuşkusu yok. Kimse bunu tartışmıyor. Tartışılan konu “meram”. Yazardan yana tavır alanlar kastedilen meramın Meloni ya da Salvini’ye kişisel hakaret değil, savundukları politikalara yönelik ağır bir eleştiri olduğunu söylüyor. 

Israrla bu ayrımı yapan İtalyan TÜSİAD’ının gazetesi Il Sole 24 Ore örneğin, “Piç, evet hakaretamiz bir sözcüktür ama” diyor, “Siyasilerin kamu çıkarını ilgilendiren konularda, aldıkları tavır, yaptıkları çıkışlara ilişkin eleştiriler (maksadını aşabilen) kuvvetli sözcüklere izin verir. Belli şartlarda zirvedeki politikacılara yönelik kişisel saldırı ya da hakaret sınırları genişletilmiştir. Eldeki güç ne kadar büyükse, eleştiriye tanınan sınır da o kadar geniş olmalı. Emsal ‘soytarı Berlusconi’ davası unutulmamalı!”  

Gazetenin gönderme yaptığı “soytarı Berlusconi” davasında, Yargıtay bir gazeteci tarafından Berlusconi için kullanılan “soytarı” sözcüğünü “eleştiri” çerçevesinde yorumlamış, “hakaret”, “suç” teşkil etmediğine hükmetmişti. 

Ne ki Berlusconi döneminin başı 2000’ler eşiğinde “Çizme”nin özgürlük ortamı bugünkünden çok farklıydı. Gazeteler, bugüne göre daha çok sesli ve çok daha güçlüydü. Ülke dünya basın özgürlükleri sıralamasında bugünkü gibi Batı Avrupa’nın en geri pozisyonuna, 58. sıraya gerilememişti. 

Bir de adını yakın zamanlara dek duymadığımız “katılımcılığa karşı stratejik davalar/strategic litigation against public participation”ın kısaltması olan SLAPP davaları var... 

Güçlülerin davayı kazanmaktan çok yazar çizer, aktivistleri kuşatmak ve yıldırmak amacıyla başvurdukları, yüksek para cezaları öngören “hakaret davaları” bunlar.  

Engizisyon mahkemelerinde olduğu gibi cımbızla ayıklanan kelimelerin hesabının sorulduğu bu davaların yarattığı emsaller, hedef kesimleri otosansüre, kitleleri de suskunluğa sürüklüyor.

İşte “piç” davası tüm bu özellikleri içinde barındırıyor. 

İkinci duruşma 12 Aralık’ta. Yalnız İtalya’da değil tüm Avrupa’da örnek teşkil edecek. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları