Merkel’le sağırlar diyaloğu

26 Mayıs 2016 Perşembe

DÜSSELDORF - Almanya’nın en zengin eyaletlerinden “Kuzey Ren Vestfalya”dayım.
Merkel’in son İstanbul seferi hakkındaki düşüncelerini sorduğum bir Alman, bana radyoda duyduğu fantastik bir olayı aktardı:
Erdoğan ve Merkel; -hiç tercüman kullanmaksızın- karşılıklı onar dakika birbirlerini dinlemişler.
Yani RTE Türkçe, Merkel de Almanca konuşmuş...
Erdoğan-Merkel görüşmesi sahiden eğer bu şekilde gerçekleştiyse, “sağırlar diyaloğuna” bundan somut örnek düşünülemez.
Yok eğer bu bir şehir efsanesiyse, bu kez her durumda “sağırlar diyaloğu”nun Alman kamuoyunun muhayyilesine geniş biçimde yerleştiğinden söz etmek mümkün.
İki liderin karşılıklı birbirlerinin meramından tek kelime anlamaksızın on dakika nutuklaşması bir “Olur mu öyle şey?” hayreti yaratmıyor.
Bundan sonra zira beklenen Merkel’le Erdoğan’ın birbirilerini anlamaları değil, anlamamaları... Birbirilerinin yüzüne bakıp hatta karşılıklı “duvara konuşur” gibi konuşmaları.

Sultanların yöntemi mi?
İkili görüşme ardından Merkel’in basına verdiği açıklamalarda söylediklerine bakılırsa (“Türkiye’de güçlü bir parlamentoya, bağımsız bir yargı sistemi ve bağımsız bir medyaya ihtiyacımız olduğunu düşündüğümü Erdoğan’a açıkça dile getirdim!”); bu “duvar” yöntemini kullanmış olmaları çok muhtemel.
“Açıkça ifade ettiğini” belirttiği konuları Merkel, Erdoğan’ın yüzüne gerçekten anlayabileceği dilden “Türkçe” söylemiş olsa; çok vahim bir “one minute vakası” çıkabilirdi.
Bildiğimiz kadarıyla böyle bir diplomasi badiresi cereyan etmedi.
Cumhurbaşkanı’nın yardımcıları belki de geçmişte sultanların denediği böyle bir yönteme, tarafların ne diyeceği önden bilindiği için, başvurmuş olabilirler.
Ancak Topkapı Sarayı sultanlarına yakışan bir diplomasi türü bu.
Söylenmesi gereken en ağır laflar ediliyor ama zevahir de kurtarılıyor. Size edilen bir araba dolusu lafın, zira Çince misali bir kulağınızdan girip diğer kulağınızdan çıktığı sonuçta muhataplarınızca not ediliyor.

‘İnfilaka doğru’
Görüşmenin ardından basına yansıyanlar da ancak bir “duvar sohbeti”nin elvereceği ölçüde kısıtlı.
İstanbul buluşmasının ardından en dikkat çeken husus, yalnız Türkiye’de değil, Almanya’da da basına çok az bilgi aktarılmış olması.
Merkel sonuçta, “Vize muafiyeti 1 Temmuz’a yetişmeyebilir. Tüm koşullar yerine gelecek!” dedi.
Erdoğan da karşılığında geri adım atmayacağını belirtti ve vize muafiyetinde anlaşılmaması halinde “Geri Kabul Anlaşması”nın yürürlüğe sokulmayacağını ilan etti.
Tarafların esneklikten uzak bu pozisyonlarından anlaşıldığı üzere “duvar sohbeti”, belli ki “yenilip yutulmayan sözler ve tehditlerle” geçmiş olmalıydı.
Alman gazetelerinin 1. sayfalarındaki haberlerde dün böyle bir hava vardı.
Elimdeki Kuzey Ren Vestfalya’nın gazetesi “Westdeutsche Zeitung”un başsayfasında örneğin 5 sütuna yayılan bu minval bir haber var: “Türkiye ile sığınmacı anlaşması infilak etmeye doğru gidiyor/Der Flüchtlingspakt mit der Türkei droht zu platzen.”
“İnfilak havası” ay başında aslında Erdoğan’ın AB’ye; “Biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git!” postası koyduğundan beri bulut biriktiren bir fırtına gibi belirginleşiyor.
“Der Spiegel”, “Merkel’in Türkiye ile anlaşması çökme tehlikesiyle karşı karşıya” başlığını taşıyan 13 Mayıs tarihli yazısında ta o zaman bu gidişata mim koymuş; “Edoğan’ın Avrupa ile köprüleri atmak için adeta zemin hazırladığını” söylemişti.
Dergi ne var ki Berlin’in Erdoğan’ın bu çıkışlarını fazla ciddiye almadığını ve bir “tiyatro” olarak gördüğünü de eklemişti.
Almanya şimdi işte bu yüksek basınçlı “infilak havasının” bir tiyatrodan ibaret olmadığına uyanıyor. İstanbul görüşmesinin Berlin’de yarattığı en büyük fark sanırım ki bu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları