Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Otuz Yıl Sonra İran
Tarih çarklarını ileriye işletmek ve hızlandırmak yerine, “geri vitese” takan ve de tam gaz “ortaçağa” yönlendiren; “dünyanın tek ve ilk devrimi” üzerinden otuz yıl geçmiş!
“Gelecek projesi” yerine; halkına “geçmişe dönüşten” başka hiçbir şey vaat etmeyen İran devriminden söz ediyorum...
Orta yaş, orta yaş üstü olanlar hatırlar...
Zembereğinden boşalmışçasına gelişen “79 devrimini”; Türkiye’de cümleten Marslıların hayretiyle izlemiştik.
Humeyni’nin ’79 Ocak’ında bir “Air France” uçağıyla Tahran’a ayak basmasıyla birlikte, “İran” algımız tuz buz olmuş; birkaç ayda tarihe karışmıştı.
Tahran’dan Ay’a yolculuk!
Bir basket karşılaşması için “devrimden” on yıl önce -’69 yazında-; İran’a giden sevgili dostum Murat Yazıcı; Türkiye’de henüz olmayan televizyonu hayatında ilk kez orda gördüğünü hep anlatır...
Neil Armstrong’un “Ay’a ilk ayak basışını”; “yaşamında ilk kez” gördüğü TV ekranlarından Murat, Tahran’dan bire bir izlerken; bizim yakalayabildiğimiz en ileri iletişim teknolojisi burada, “transistörlü radyodan” ibaretti.
Gel zaman git zaman…
Dönemin şartlarına göre yanı başımızda “göz kamaştırıcı bir uygarlık sıçraması” yakaladığını düşündüğümüz o İran; “bir kış” içinde gümbür gümbür geri gitti. Ve üzerine kalın, karanlık bir ortaçağ perdesi çekildi.
İran devriminin en çarpıcı yanı; böyle hiç kimsenin öngöremediği ve beklemediği bir devrim olması.
Denebilir ki; canım efendim, Rus devrimini de vaktiyle hiç kimse beklememişti. Berlin Duvarı’nın düşmesini de... Devrimlerin, ayırt edici, ortak niteliği tam da bu; “beklenmedik olmaları” değil midir?
İran devrimini ne var ki tüm diğer devrimlerden ayıran özellik; “saatin yelkovanı böyle göz göre göre geri çevirmesi”.
Yeryüzünde takvimi geri alan başka hiçbir devrim yok!
İnsanlık bu yüzden İslam devrimi karşısında yıllarca apışıp kaldı ve de dumura uğradı.
İran devriminden çıkarılacak en birinci ders bu.
“Ne alaka? İran nire, Türkiye nire? Türkiye hiç İran olur mu?” diyenler, bu “benzersiz devrim” üzerinde külahlarını önlerine koyup, biraz daha düşünmek durumundalar.
Özellikle de safların böylesine derinleşip kesinleştiği; “geçmişten hesap sormayı” andıran, “intikam operasyonlarının” sıradanlaştığı böylesi bir ortamda.
Ve ‘Rüzgâr partisi’...
İran devriminin bir başka özelliği de aslında, çok tipik bir “intikam devrimi” olması.
Dünya âleme muamma gelen İran’ın bu “çağlar öncesine geri dönüşünü” mümkün kılan tam da bu; şarkın baş edilemez “Gelen ağam, giden paşam” kültürü ve önü alınmaz “intikam hesaplaşmaları” olmuş.
İran üzerine uzun siyasi-tarihi analizler yapılabilir şüphesiz. Ama “tarihi çelişkiyi” açıklayan en çarpıcı unsur bu “insani boyut”.
Bu sütunda daha önce de bahsettiğim Sitare Fermanyan’ın “Daughter of Persia” -İran’ın Kızı- isimli kitabı bu boyutu şimdiye dek başka hiçbir kaynakta bulamadığım bir kavrayışla aktarıyor.
“Nasıl mümkün olabildi?” nin cevabı olarak da Fermanyan: “İran’ ın en büyük partisi ‘Rüzgâr partisi’dir” diyor: “İranlılar ezcümle bu partiye üyedir. Rüzgâr partisi nerden kuvvetle eserse, oraya savruluverirler...”
“Müesses nizam” zaafa girer girmez; hemen o dakika; “eski rejim” ile “yeni” adına tanımladıkları Mollalar arasında İranlılar, önce “bekle gör” ve “havayı koklama” dönemine giriyor...
“Müesses nizamın dağılmakta olduğu” işaretini aldıkları anda ise, “Molla” filan dinlemeden, hemen “kazanan ata oynamayı” seçiyorlar.
Humeyni ile “ittifak” eden aymaz entelektüeller ve Marksistler dışında, geleceğini sağlama almayı seçen ve böylece devrimin kaderini belirleyen “ortalama İranlının” tayin edici rolünü bu mekanizmayla açıklıyor Fermanyan.
Güçlü ordusuyla petrol refahında yüzen, üstüne üstlük ABD’nin bölgedeki bir numaralı müttefiki olan şahı deviren, “Rüzgâr partisinin” karşı konulmaz gücü işte, bu gözükara oportünizmden kaynaklanıyor.
“Oportünizm” böyle bir kez kanatlandıktan sonra, “kazanan tarafta olmanın hazzını” çıkaran “ortalama İranlı”; en yakınlarının “kuyusunu kazmaktan”, muzaffer düzenin yeni kodamanlarına konu komşu, iş arkadaşlarını “teşhir/ihbar/teslim etmekten” kaçınmıyor...
İran devrimi, öyle böyle değil; baştan sona ibret verici bir “geri dönüşün” öyküsü.
Otuzuncu yılında, bu öykünün dinamiğini; bugün her zamandan çok anlamaya muhtacız.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama