Otuz Yıl Sonra İran

11 Ocak 2009 Pazar

Tarih çarklarını ileriye işletmek ve hızlandırmak yerine, geri vitese takan ve de tam gazortaçağayönlendiren; dünyanın tek ve ilk devrimiüzerinden otuz yıl geçmiş!

Gelecek projesiyerine; halkına geçmişe dönüşten başka hiçbir şey vaat etmeyen İran devriminden söz ediyorum...

Orta yaş, orta yaş üstü olanlar hatırlar...

Zembereğinden boşalmışçasına gelişen 79 devrimini; Türkiyede cümleten Marslıların hayretiyle izlemiştik.

Humeyninin 79 Ocakında bir Air Franceuçağıyla Tahrana ayak basmasıyla birlikte,İranalgımız tuz buz olmuş; birkaç ayda tarihe karışmıştı.

Tahran’dan Ay’a yolculuk!

Bir basket karşılaşması içindevrimdenon yıl önce -69 yazında-; İrana giden sevgili dostum Murat Yazıcı; Türkiyede henüz olmayan televizyonu hayatında ilk kez orda gördüğünü hep anlatır...

Neil ArmstrongunAya ilk ayak basışını”; “yaşamında ilk kezgördüğü TV ekranlarından Murat, Tahrandan bire bir izlerken; bizim yakalayabildiğimiz en ileri iletişim teknolojisi burada, transistörlü radyodanibaretti.

Gel zaman git zaman

Dönemin şartlarına göre yanı başımızda göz kamaştırıcı bir uygarlık sıçramasıyakaladığını düşündüğümüz o İran; bir kışiçinde gümbür gümbür geri gitti. Ve üzerine kalın, karanlık bir ortaçağ perdesi çekildi.

İran devriminin en çarpıcı yanı; böyle hiç kimsenin öngöremediği ve beklemediği bir devrim olması.

Denebilir ki; canım efendim, Rus devrimini de vaktiyle hiç kimse beklememişti. Berlin Duvarının düşmesini de... Devrimlerin, ayırt edici, ortak niteliği tam da bu; beklenmedik olmalarıdeğil midir?

İran devrimini ne var ki tüm diğer devrimlerden ayıran özellik; saatin yelkovanı böyle göz göre göre geri çevirmesi.

Yeryüzünde takvimi geri alan başka hiçbir devrim yok!

İnsanlık bu yüzden İslam devrimi karşısında yıllarca apışıp kaldı ve de dumura uğradı.

İran devriminden çıkarılacak en birinci ders bu.

Ne alaka? İran nire, Türkiye nire? Türkiye hiç İran olur mu?diyenler, bu benzersiz devrimüzerinde külahlarını önlerine koyup, biraz daha düşünmek durumundalar.

Özellikle de safların böylesine derinleşip kesinleştiği; geçmişten hesap sormayıandıran, intikam operasyonlarınınsıradanlaştığı böylesi bir ortamda.

Ve ‘Rüzgâr partisi’...

İran devriminin bir başka özelliği de aslında, çok tipik bir intikam devrimiolması.

Dünya âleme muamma gelen İranın bu çağlar öncesine geri dönüşünümümkün kılan tam da bu; şarkın baş edilemez Gelen ağam, giden paşamkültürü ve önü alınmaz intikam hesaplaşmalarıolmuş.

İran üzerine uzun siyasi-tarihi analizler yapılabilir şüphesiz. Amatarihi çelişkiyiaçıklayan en çarpıcı unsur bu insani boyut.

Bu sütunda daha önce de bahsettiğim Sitare Fermanyanın Daughter of Persia-İranın Kızı- isimli kitabı bu boyutu şimdiye dek başka hiçbir kaynakta bulamadığım bir kavrayışla aktarıyor.

Nasıl mümkün olabildi?nin cevabı olarak da Fermanyan: İranın en büyük partisi Rüzgâr partisidirdiyor: İranlılar ezcümle bu partiye üyedir. Rüzgâr partisi nerden kuvvetle eserse, oraya savruluverirler...

Müesses nizamzaafa girer girmez; hemen o dakika; eski rejimile yeniadına tanımladıkları Mollalar arasında İranlılar, önce bekle görve havayı koklamadönemine giriyor...

Müesses nizamın dağılmakta olduğuişaretini aldıkları anda ise, Mollafilan dinlemeden, hemen kazanan ata oynamayıseçiyorlar.

Humeyni ile ittifakeden aymaz entelektüeller ve Marksistler dışında, geleceğini sağlama almayı seçen ve böylece devrimin kaderini belirleyen ortalama İranlınıntayin edici rolünü bu mekanizmayla açıklıyor Fermanyan.

Güçlü ordusuyla petrol refahında yüzen, üstüne üstlük ABDnin bölgedeki bir numaralı müttefiki olan şahı deviren, Rüzgâr partisinin karşı konulmaz gücü işte, bu gözükara oportünizmden kaynaklanıyor.

Oportünizm böyle bir kez kanatlandıktan sonra, kazanan tarafta olmanın hazzınıçıkaran ortalama İranlı; en yakınlarının kuyusunu kazmaktan, muzaffer düzenin yeni kodamanlarına konu komşu, iş arkadaşlarını teşhir/ihbar/teslim etmektenkaçınmıyor...

İran devrimi, öyle böyle değil; baştan sona ibret verici bir geri dönüşünöyküsü.

Otuzuncu yılında, bu öykünün dinamiğini; bugün her zamandan çok anlamaya muhtacız.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları