Putin’in cesareti (II)

13 Mart 2022 Pazar

Moskova’ya ilk 1992 Noeli’nde gittim. 

Sovyetler yeni çözülmüştü. Marketlerde ancak patates, soğan, havuç, lahana, pancar vardı. Bir kutu aspirine bin ruble ödeniyordu. Kiliselerin önünde yaşlılar dileniyordu. 

İlk günün heyecanıyla saatler boyu yürüyüp ayaklarımı hissetmez olunca, kendimi bu kiliselerden birine attım. 

Neye uğradığımı anlamadan bir anda etrafımı insanlar sardı ve beni alıp “altar/mihrap”ın arkasındaki bir bölmeye götürdüler. Son sürat botlarımı çıkardılar, oracıkta tedarik ettikleri bir elektrikli kalorifere ayaklarımı dayadılar. 

Halimden üşüdüğümü anlamışlardı.

Ağzımı açmama fırsat kalmadan bir kadın çıplak ayaklarımı avcuna alıp masaj yaptı, parmaklarımı ovdu. Bir başkası da çoraplarını çıkarıp bana uzattı.

Nasıl teşekkür edeceğimi bilemezken İngilizce bilen bir orta yaşlı kadınla konuşmaya başladım. Sovyetler’in ardından yaşanan bu çöküşü sorduğumda şöyle bir yanıt aldım: “Biz büyük ülkeyiz. Toparlanıp eski görkemimize ulaşmayı biliriz!

Soğuğun, sefaletin, çaresizliğin ortasında bir İngilizce öğretmeninin verdiği bu cevap beni çok şaşırtmıştı. 

BOLLUĞA KARŞI DESPOTİZM

Çeşitli aralıklarla gittiğim Rusya’yı en son “Putinizm”in tavan yaptığı 2008’de ziyaret ettim. 

Manzara değişmişti. Moskova trafiği İstanbul’u aratmaz hale gelmişti. 

Kent tamamen küreselleşmeye eklemlenlenmiş, arabalar, ışıklar, albenili restoranlar, büyük inşaatlar, alışveriş merkezleri ile tanınmaz hale gelmişti. 

Rehberimiz, “Putinin oligarkların yanı sıra bir orta sınıf da yarattığını” söylüyor ama bunun “adı konmamış bir mukavele ile gerçekleştiğini” anlatıyordu.

Mukavelenin özü “yurttaşların tüketim bolluğundan yararlanmaları karşılığında çenelerini kapamaları ve siyasete karışmamalarıydı.

Bu yüzden “Siyaset üzerine, Rusya’nın yakın tarihinde hiç olmadığı kadar ölü toprağı serildiği” ilave edilmişti. 

TARİHİ REVİZYONİZM

Aynı seyahatte çok dikkatimi çeken bir diğer değişim, çelişkilerle dolu tarihi revizyonizmdi. 

Stalin’le, Çar II. NikolaRus ecdadı” kontenjanından birdenbire yan yana anılır olmuştu. 

Stalin gulagları unutuldu mu” sorularına Stalin’in bir II. Dünya Savaşı kahramanı olduğu ve de “Sovyetler’i süper güç” yaptığı söylenerek cevap veriliyordu.  

Devlet TV’lerinde “Rus büyükleri” oylamalarında devrimde Bolşeviklerin kurşuna dizdiği Çar II. Nikola ile Stalin popülaritede birinciliğe koşuyor, kâh biri kâh diğeri öne çıkıyordu!

Putin’in -kendi deyimiyle- “Ukrayna operasyonu” üzerinde TV’lerdeki ulusa sesleniş konuşmalarını izlerken gözüm her seferinde üzerinde çift başlı kartal simgesi taşıyan arkasındaki Romanov hanedanı bayrağına takılıyor. 

Rus devlet başkanı, Ukrayna salvolarını her defasında bir yanında Rus federasyonu bayrağı, diğer yanında Romanov bayrağı yamacında yapıyor. 

Tarihi revizyonizmin bundan somut ne göstergesi olabilir?

ECDADIN MİRASI

Ukrayna bir tarih hatasıdır. O topraklar bizim ecdadımız Çarlık Rusyası’nın mirasıdır” söylemiyle tanklarını, tüfeklerini Ukrayna’ya süren Putin’in elinde tarih şimdi “russkij mir/Rus dünyası” denilen tahayyülün gerçekleştirilmesi için bir araç. 

Rusya Federasyonu şemsiyesinde Ukrayna ile Belarus’u bir araya getirecek bir Rus dünyası merkezinin bundan böyle Moskova olması düşleniyor. 

Putin’in tarih kökenli emellerini 95’lik Rus tarihçi Roj Medvedev, “En azından ülke Deli Petro’nun sınırlarına kavuşturulmuş olacak!” diyerek özetliyor. 

Rusya, böylelikle Büyük Petro’nun sınırlarıyla kendisinde hak gördüğü bir dünya gücü olarak Çin ve ABD’nin yanında 3. kutup olarak temayüz etmek istiyor. 

Çağdaş Rus edebiyatının yükselen yıldızı Maria Stepanova -kendi ifadesiyle- bu “tarih sömürüsünü”, Rus halkını rehin alan bir araç olarak tanımlıyor ve Rus liderlerinin istisnasız bu aracı sürekli kullandığını söylüyor. 

Rusya’yı yöneten tüm liderler” diyor “Belleğin Anısı” isimli kitabıyla ünlenen Stepanova, “Yurttaşlarını her daim geçmişte tutmak isterler” ve ekliyor: 

“Gerçekte geçmişin hangi bölümüne tutunulduğunun hiçbir önemi yoktur. Geçmiş eklektik/seçmece bir araçtır. Putin bir bakarsınız Sovyet tarihini sahiplenir, bir bakarsınız (Ukrayna saldırısını hazırlarken yaptığı gibi) Lenin’i aşağılar. Rus lidere bu, her durumda şöyle bir alan sağlar: Problemler hiçbir zaman bizden, iç dinamiklerden kaynaklanmaz. Sadece Batı’dan, dışarıdan gelir. Ruslar bu şablon içinde böylece hep kolaylıkla etki edilebilir, yönlendirilebilir, amorf aktörler olarak tarif edilmiş olur.” 

Rusya’da tarihi revizyonizmin yükselişinin, Batı ile ilişkilerin bozulduğu yol ayrımı 2008 yılı ile çakışması çok bariz.

Putin’in Soğuk Savaş sonrasında Batı’ya açıkça ilk kez meydan okuduğu 2008 Münih Konferansı ile içeride, Çar Nikola-Stalin güzellemelerinin öne çıkarılması tamamıyla örtüşüyor. Buradan devam.       



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları