Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?
Ellili yıllardan bu yana, sağ, milliyetçi, İslamcı çevreler, Lozan’ın zafer mi hezimet mi olduğunu sorar dururlar. Daha doğrusu sorar gibi yapıp, Lozan Antlaşması’nın Cumhuriyet rejimi tarafından ‘zafer’ diye yutturulan bir ‘hezimet’ olduğunu iddia eder dururlar. Tabii ki her tarihi olay, dış politika konusu ve bilhassa resmi tarih yazımcılığı sorgulamaya açık olmak gerekir. Ancak, Lozan’a ilişkin zafer/hezimet edebiyatı ciddi bir sorgulamadan ziyade, Cumhuriyet rejiminin karalanması çabasından ibaret olagelmiştir. Birinci Cihan Harbi ve ertesinin tarihinden bihaber, diplomasi tarihi bilmez ne kadar adam varsa, Lozan hezimeti üzerine kalem oynatmıştır. Askerlikten, diplomasiden anlamazlar, ama savaşta kazanılanın, masada kaybedildiğinden kuşkuları yoktur, genç olanları bedelli askerlik yapmıştır, ama onca savaş geçirmiş, ömrü cephelerde geçmiş Cumhuriyetin kurucularının memleketi İngilizlere sattığından emindirler. Ne de olsa, İnönü’nün, memleketi İkinci Cihan Harbi’ne sokmadığı için ‘erkekliğimizle oynadığının’ iddia edilebildiği bir ülkedir burası. Cumhuriyet’in erken döneminde ‘Paşalar kavgası’nın arka planına hâkim değillerdir, ama o meselede bile keskin taraftırlar. Yeter ki birisi Cumhuriyet ekibine karşı bir laf etmiş olsun, Rıza Nur örneğinde olduğu gibi, en doğru kaynak olur. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi bir İngiliz Muhibleri Cemiyeti üyesi vatansever, Cumhuriyeti kuranlar İngiliz ajanı olarak görülür.
Başbakan, aniden Fırat Kalkanı operasyonunun bittiğini ilan edince, aklıma bunlar geldi. Şimdi bu zihniyetin hâkim olduğu çevreden olanlara sormak isterim; Fırat Kalkanı Operasyonu’nun sonucunu zafer olarak mı yoksa hezimet olarak mı görüyorlar? Operasyon başladığında, ‘Bu daha başlangıç’ diye manşet atan gazeteden ‘tıs’ yok, daha doğrusu, ‘pıs’ var; iki gün sonra haber olarak 18. sayfadan ‘Başarı ile bitti’ başlığı ile vermişler. ‘Başarı’ neymiş anlamak zor, zira, evet amaçlanan hedef Kürt kantonlarının birleşmesini ve sınırda bir Kürt koridorunun oluşmasını engellemekti ve de arada küçük bir cep oluşturuldu. Ama ilan edilen hedef bundan ibaret değildi. Münbiç bu cebe dahil olacak, oradan Rakka operasyonuna vaziyet edilecekti. Bir yandan ABD, diğer yandan Rusya, ilerlemeyi durdurdu, 90X45 km2’lik mütevazı fetih hayali bile akim kaldı. Doğrusu ben, Türkiye’nin hangi hükümet başta olursa olsun, güneyinde köklü bir statüko değişikliği demek olacak ‘Kürt koridoru’nu tehdit olarak algılamasını anlıyorum, hiçbir devlet sınırlarında gerçekleşen bu denli radikal bir değişime bigâne kalmaz. Kürtlerin yaşadıkları tüm coğrafyalarda, daha fazla kazanım elde etmelerini önemsemek, Türkiye’nin Kürt siyasetini eleştirmek başka, uluslararası hukuku ve gerçekleri göz ardı etmek başka. Tam da bu nedenle, işin başında ABD, ‘IŞİD ile savaş’ kılıfına soktu ama, sonuçta operasyona karşı çıkmadı, Türkiye’nin gerekçelerini dolaylı yoldan meşru kabul etti. Ancak yedi düvele savaş ilan eden, gücünü aşan, olmayacak işlere girişen bir ülke sonuçta işte böyle yalnız kalıyor.
İşin diğer ilginç bir yanı, Fırat Kalkanı’nın akim kalmasında önemli rol oynayan Rusya’ya tek laf eden yok. Tıpkı, Kerkük’e Kürt Yönetimi bayrağı asılmasına fena halde içerlendiği halde, iktidarın baş dostu Barzani’ye laf eden çıkmadığı gibi. Yeni ihtilaflar çıkmasından veya mevcut olanların köpürtülmesinden yana değilim, başından beri diplomatik yolla barış siyasetlerinden yanayım. Diğer taraftan, Kürt meselesinin, militerleşmesi ve dahi sınırları aşmasından değil, tam tersine, sınır ötesi sorunların içerde çözüm siyaseti izlenerek, bunun katkısı ile uzlaşma ile çözülmesinden yanayım. Ama ‘milli siyaset’ bu olmadı, atıldı, tutuldu, ‘asılsın, kesilsin’ dili ve tavrı hâkim oldu. Bu koşullar altında, ‘zafer mi, hezimet mi’ diye sormak hakkımız. Sınır ötesi operasyon nedir, mevzi nasıl tutulur, lojistik nasıl sağlanır, hiçbir fikri olmayan, bedelli askerlikle işi geçiştirmiş ama oturduğu yerden komutanlık taslayan medya mensupları bu işlere ne diyor; sonuçta 71 şehit var, sormak hakkımız ve hatta vatandaş olarak görevimiz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev