Öget Öktem Tanör

Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'den Akın Atalay'a mektup

10 Ocak 2017 Salı

Sana “genç dostum” dememi yadırgadın mı? Aslında hâlâ gençsin tabii, ama benim için seni ilk tanıdığım zamandaki gibisin. Sevgili eşim Bülent Tanör’ün çok sevdiği, beğendiği öğrenciler olurdu, bir de çok sevdiği, beğendiği sınıflar olurdu. Bana “Bu seneki sınıf çok iyi; çok güzel tartışmalar yapanlar var; çok akıllı çocuklar var” derdi örneğin. Sizin sınıf, onun o çok beğendiği sınıflardan biriydi. Sen de, sınıf içinde en beğendiği öğrencilerden bir tanesiydin. Onun sevdiği öğrencilerin çoğunu ben de tanıma fırsatına sahip olurdum. Seni de öyle tanıdım.

Sonra sen büyüdün; Bülent’in avukatı bile oldun. Bülent’in dik duruşu, eğilmeyişi, doğru bildiğini savunmaktan kaçmaması, zamanında onun aleyhine bir dava açılmasına neden olmuştu. Kanserinin son yılına girmiştik artık. Avukatı sendin. Armutlu vapurundan inişimizi, Bülent’i Yenikapı’da bekleyen sana teslim edişimi hatırlıyorum; onu duruşmaya götürmüştün.

Cumhuriyet gazetesindeki görevin sırasında da birçok temasımız oldu. Sizin yayınlardan çıkan Bülent’in Kurtuluş Kuruluş kitabının yeni basıları için düzeltmeler yaptığımda, bunların gerçekleşmesi için en az benim kadar titizlendiğini nasıl unuturum. Ayrıca, Hülya ve Oktay Uygun’un senin için yazdıkları “Gazetenin bağımsız, tarafsız ve çoğulcu bakış açısına sahip olmasında büyük katkısı oldu” sözlerine aynen katılıyorum.

Gözaltına alınacağını bilerek, gözaltına alınmak üzere yurda dönmeni, sonra nedenler arasında “kaçma ihtimalin bulunduğu” da sayılarak tutuklanmanı her hatırlayışımda gülüyorum, kusura bakma. Gülmem sana ters gelebilir, ama tam bir ironi örneği. Gülmemek mümkün mü! Musa Kart’ı hatırlıyorum, ilk gözaltına alındığında “Kendimi bir karikatürün içinde hissediyorum” demişti. Gerçekten de bir çizerin, bir karikatüristin tutuklanması da tam bir karikatür.

On kişi (11. kişi henüz yeni tutuklu) iki ayı aşkın süredir tutuklu olduğunuz halde, hakkınızda hâlâ iddianame düzenlenmemesi (yoksa “düzenlenememesi” mi demeliyim) ilginç değil mi? İster istemez insanın aklına “Belki de suçlayacak suç bulamıyorlar; bulsalar iddianameyi yazarlardı” diyesi geliyor. İster misin, bir türlü uygun suç bulamasınlar da sizi salıvermek zorunda kalsınlar?? Olur olur. Belki de hep beraber yakında çıkarsınız. Başta sana, tanışmak fırsatı bulamamış olsam da içerdeki tüm arkadaşlarına sevgilerimi yolluyorum. Mektubumu, 19. yüzyıl İngiliz şairlerinden P. B. Shelley’nin bir şiirinin üç satırını Türkçeye çevirerek bitirmek istiyorum:

“Ey rüzgâr, Eğer kış geldiyse İlkbahar çok uzakta olabilir mi?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları