İktidar Var mı Yok mu?

20 Ağustos 2013 Salı

Geçen günkü yazıma “Dipsiz Kuyu” adını niye verdim? Doldu, taştı, seller gibi. Neler mi götürmüyor? 76 milyon kişinin özlemini, umudunu... Ne olduk ne olacağız kuşkusu, hep artıyor...
Bir iktidar var ki sanki yok! Millet kan ağlar durumda, gençlik kendi gücünü ortaya dökmek savaşında. Bir toplumun en değerli insanları, en başta askerleri, aydınları nöbet kapılarında bekleşiyor. İçeri alınacaklar bağırmaktan usandı. Seçimle iktidar olmuş bir parti ve onun on bir yıldır başbakan olan lideri ise gerçeklerden kopmuş...
Varsa yoksa iktidarının bir süre daha düşe kalka sürüp gitmesi için yasaları, ya kendi keyfine göre yakıştırması, olmazsa yasaları bir yana itmesi...
Zaman zaman patlıyor bu gizli sessizlik. Bir sessizliğin patlaması o ülkenin sonunun geldiğinin habercisidir. Türkiye Cumhuriyeti doksanıncı yılında bir genç adamdır, gücünü kendi varlığından alır. Yakın geçmişteki ölümsüz liderlerinin izleyicisi olmak gibi bir erdemin sahibidir.
Kaç bin kişi zindanlarda? Sayısını bilen yok. Daha da içeri alınacakların sayısı da günden güne artarken...
Sık sık orada burada pek çok yurttaşımızın sudan bahanelerle evlerinden, işlerinden, yuvalarından zorla koparılıp yargı önüne götürüldüğü bir ülkedeyiz. Bir korku dalgası geldi geliyor diye sindirilmiş yığınları uyandırmanın, ayaklandırmanın yolu nerde?
İşte
Mustafa Kemal, sesini duymuyor musunuz? Yer yer atılan acı çığlıkları o dinliyor. Ama halkının bütün kötülüklere karşın yenilmez olduğunu biliyor. En başta gençlik, dönen dolapların, yalanların, gizli hesapların nereye vardığını, daha da ötelere varacağını biliyor. Önce bir korku dalgası var üstümüze sürekli gelen, ama ardından yürekleri sağlam, onurları, erdemleri, güçleri sağlam yurttaşlar ordusu “ben yenilmem” diyor sokaklarda, alanlarda. Ne polis korkusu, ne zehirli gaz, ne TOMA’ların haşmeti alt edemiyor barışçı Türk halkının coşkusunu. Barış baş tacımız, ama gerekirse... Bu toplumda barışı yaşatmak için tüm yurttaşlarımız tek bir amaçta birleşirse, o zaman hainlikler, korkutmalar, sinsi hesaplar ortaya dökülür. Atatürk gençliği önünde gerçek bir bozguna uğrar ve uğrayacak...
Mahkemeler karar veriyor, ona on yıl, buna kırk yıl, ötekine ebedi hapis... Kim bu kişiler ki bunca ağır mı ağır, nerdeyse idamlık suç işlemişler? Mahkeme yargıçlarına sormalı, müebbet küreğe mahkûm ettiğin kişiler toplumun en saygın insanları değil mi? Nasıl yakıştırırsınız o ağır mı ağır mahkûmiyetleri?
Er geç bir gün saklı niyetler meydana çıkacak. İdamlık cezaları kolaylıkla dağıtanlar da gerçek adaletten gereken cezayı alacaklar.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları