Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Anadolu'da mutfak ve mimarlık
Yöresel yemeklerimizi yaşatırken, onların yaratıldığı evlerin yok oluşuna aldırmıyoruz
\n\n\n\n
Bitlis’le Siirt arasında “Büryan bizimdir” tartışması alevlendiğinde görüşümü soranlara demiştim ki; “Tarihi kent dokusunu hangisi daha iyi korumuşsa büryana sahiplenmek onun hakkıdır.”
\nÇünkü ünlü türküsündeki “beş minare”si bile beton yığınları arasında “yok!” olan; içinden geçen Bitlis Çayı’nın üzerini devasa Özel İdare İş Hanı’nın kapattığı bir kent, büryanını nasıl hak edebilir ki?
\nAynı durum Siirt için de geçerli. Kuşaktan kuşağa süregelen tarihi çarşı ve pazarları yaşatmak yerine süpermarketlere heveslenmesi, aslında kimliğini de terk etmesi demek değil miydi?
\nBir Bitlis gezimizde çirkin yapı yığınları arasında yol ararken trafik polisi durdurarak demişti ki; “Ters yöndesiniz!”
\n“Bu kentin neresi düz ki?” diyemedim elbette…
\nKarşıdaki “büryancı”yı gösterip “Şurayı arıyorduk, tabelayı göremedik” dediğimde cezadan kurtulduk.
\nPolis de Bitlis büryanını tatmamızı önemsiyordu.
\nNe var ki o toz duman caddede ne büryanın tadını anlayabildik ne de tandırda pişmesini hayal edebildik. Oysa örneğin Muğla büryanını asırlık “yayla kahveleri”nde yediğinizde, eski kentin neden korunduğunu da anlayabiliyorsunuz...
\nKimlikli yaşamak sadece boğazdan geçmiyor; yöresel mutfaklarla bütünleşmiş mimariyi de yaşatmak gerekiyor. Tıpkı Beypazarı’nda çayın eşliğinde yediğiniz “kuru”daki tadın, konuk olduğunuz geleneksel evlerden süzüldüğünü gördüğünüz gibi; ya da Safranbolu’da diyet yapanları bile yoldan çıkartan “su böreği”nin ancak o muhteşem konakların mutfaklarında yaratıldığını fark etmeniz gibi…
\nSofralar ve evler
\nYöresel tatlarımızla övünürken, o tatların yaratıldığı yerel mimariye neden özensiz kaldık?
\nÖrneğin Malatya’nın kayısısı olağanüstü ise, “Eski Sinemalar Caddesi”nin yeniden o unutulmaz akşamların yaşanacağı hale getirilmesi, kayısıyı yaratan emeğe karşı da bir borç değil midir?
\nYa da Kars kaşarıyla ve dünyada eşi olmayan gravyeriyle övünebilmenin koşulu, bu lezzetleri miras bırakan tarihsel kültüre ait mimari ve kentsel dokunun da aynı gururla korunması olsa gerek.
\nEdirne peyniriyle gururlanmanın yolu da başta Selimiye olmak üzere anıtsal yapılarla taçlanmış kentin, sofralarında aynı peynirin eksik olmadığı geleneksel evlerini de yaşatmaktır.
\nHele Kayseri pastırmasının, sucuğunun ve tabii ki mantısının lezzetini yaratan kültür birikiminin, söz gelimi tarihi Tavukçu Mahallesi’ndeki eşsiz taş evlerden, Ağırnas’taki (mimar) Sinan’a ilk ilhamı veren “yeraltı kenti”nden; güvercin gübrelerini toplamak için yapılmış “kuş evleri”nden geldiğini görmek gerekiyor…
\nBursa’dan kestane şekeri alacaksanız, karayolu kenarındaki mola yerlerini değil, kentin içine girip Muradiye’den Yıldırım’a gezindikten sonra kuşaktan kuşağa hizmet veren eski dükkânları yeğlemelisiniz.
\nBurdur’da ceviz ezmesini tadacaksanız, zaten tarihi çarşıdaki helvacıları ziyaret etmekten başka şansınız yok. Üstelik helvanın nasıl hâlâ geleneksel usullerle yapıldığını görüp daha çok alabilirsiniz…
\nDiyarbakır’da kaburga dolması için sizi ne yazık ki Suriçi’ndeki eski kentin gizemli sokakları yerine sur dışında bir lokantaya götürecekler… Aynı çelişki Adana’da da var. Efsanevi Adana kebabının en mükemmeli için tarihi kentteki kebapçılar yerine “kimliksiz Yeni Adana”daki “hangar” gibi “fast-food” lokantaları tavsiye edebilirler...
\nGaziantep’te ise ister kebaplarını, ister fıstıklı baklavalarını merak edin, eski kentteki lokantalar yüzlerce yıllık lezzetleri ikram ediyorlar...
\nBu örneklere başkentimizde Ankara tavasını, Tokat’ın kebabını, Mardin’in badem şekerini, Kocaeli’nin saray helvasını, Kilis’in pekmezini, Ordu’nun mıhlamasını, Balıkesir’de tiriti, Trabzon-Akçaabat’ta, Tekirdağ’da ve İnegöl’de ‘köfte’yi, Konya’da etli ekmeği, Amasya’da çatal çorbasını, Mersin’de aslında tarihi olmayan ama yöreselleşen ‘tantuni’yi, Bayburt ve Erzurum’da ‘cağ kebabı’nı ekleyin...
\nYa da Şanlıurfa’nın çiğköftesini, Erzincan’ın tulum peynirini, Van’ın otlu peynirini, Zonguldak’ın Osmanlı çileğini, Düzce’de Çerkez tavuğunu, Giresun’un fındığını, Eskişehir’de ‘çiğ böreği’, Bolu’nun orman kebabını, Artvin’de Laz böreğini, Kütahya’nın ‘cimcik’ini, Antalya’nın reçellerini, Kastamonu’nun dibek kahvesini, Antakya’nın kendi peyniriyle künefesini düşleyin…
\nBenzer şekilde Kapadokya’nın şaraplarını, Kahramanmaraş’ın Hititler’den miras dondurmasını, Rize’nin Anzer balını, İzmir’in ‘çupra’sını ve daha nicelerini anımsadıktan sonra “rakı, balık Ayvalık” gibi şiirleşen yöresel yeme içme keyiflerini de “ait oldukları kentlerin geleneksel mimari değerleri”ne gösterilen; ya da gösterilmeyen özenle kıyasladığınızda, özetle şu söylenebilir:
\nKimlikli yaşamak için midemize düşkünlüğümüzü nasıl yöresel mutfakla gideriyorsak, “karakterli kentliler” olabilmek için de geçmişten miras sivil mimarimize aynı ilgiyi göstermeliyiz.
\nAksi halde beton yığınlarında yaşamaya mahkûm “yerel yemek obezleri” bol bir toplum olacağız...
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama