Olaylar Ve Görüşler

‘Anomi’leşen toplum - Feridun ANDAÇ

09 Ağustos 2022 Salı

Siyasal, toplumsal, kültürel hayatımızdaki altüst oluşa, çürüme ve yozlaşmaya bakınca “hiçleşme” sınırını aştığımızı söyleyebiliriz. Öyle ki itirazı olmayan, her şeye rıza gösteren bir toplumun inşa süreçlerinden belki de en önemlisi konuştuğu, iletişim kurduğu dile yabancılaşması. Dili aracılığıyla bağlantı kurabileceği her şeyle arasına mesafe koymak için çatışma ortamı yaratmak en kolaycı yöntem.

AYRIŞMALARIN KÖKLEŞMESİ

Tüm bunların çıkış noktasında elbette ki kuralsızlık, umursamazlık, tanımamazlık, bilisizlik vardır. Her şeyi kendinden başlatmanın ötesinde, geçmişi hamasetle yüceltip değersizleştirme...

Demokrasi söylemiyle yola çıkarak “katılımcılık” adına yalanlar söyleyip toplumu hastalıklı bir yöne taşıyan siyasal erkin, gelinen noktada ilgisiz, kayıtsız, sorumsuz bir güruhu iyice manipüle ederek egemenlik hakkı elinden alınan bir Meclis’in yetkisiz ve iradesiz kalışının seyircisi haline dönüştürmesi... Bugün ülkemizde asıl yaşanan da budur.

Her alanda kendini gösteren yozlaşma insanlığı tehdit etmektedir. Bu da giderek güvensizlik barikatları yarattığı gibi, toplumda ayrışmaların kökleşmesine neden olmaktadır.

KİMLİĞİN İNŞASI

Toplumun Cumhuriyetle edinilen kazanımları bir bir elden çıkarılırken suskun, aymaz, neme lazımcı kitlelerin bunun farkında olmaması; yaşanan politika oyunlarının aktörleri kadar, yerli işbirlikçi sermayenin bu yozlaşmanın değirmenine su taşıması, aydınların aymazlığı toplumsal çürümenin mayasının oluşmasında etkendir. Son kırk yıllık süreçte toplumu bir ur gibi saran, adeta salgına dönen bu politik hastalık ülkede her türlü kuralsızlığı geçerli kılmaktadır.

Cumhuriyet, yurttaşlık bilincini inşa ederken toplumsal uyumu eğitimde model alarak meslek ve üretimin neden önemli olduğunu önceledi sürekli. Yeni ulus, yeni yurttaş kavramı yaşadığın coğrafyayı tanımak, o bilinçle katılımcı birey olmak düşüncesini etkin kılmaya çalıştı. 

Bu süreçte oluşan kurumlar amaç ve nitelikleriyle örtüşen yapı içinde insana üretim için eğitim bilincini de taşıdı. Yerli olmak, kendin olmak, aidiyet bilinci, kimliğin inşası hep bu süreçte biçimlendi.

YAŞADIKÇA GÖRECEĞİZ!

Geleneği ötelemeden “yeni”yi inşa edebilmenin bilinç aşısı Cumhuriyet düşüncesinin temel felsefesidir. “Geçmiş”i bugünün değeri kılabilmenin yolu aydınlanma bilincinden geçiyor. “Cumhuriyet, erdemli insanların yönetimidir” diyen bir bakışın anımsattığı ne çok şey var. 

Cumhuriyet, toplumu “kalkış”tırma hareketiydi. Kaçınılmaz olandı bu. Hiçbir şeyleşmeden bir şeyler yaratabilmek. Yani çağdaş bir toplumu inşa edebilmek için öylesine “kalkıştırma” gerekiyordu. Başlayan ve süreksiz devam edebilen upuzun bir yoldur bu serüven. Her alanda gelişmeye ivme katabilecek bir “kalkış” hareketi...

İkbal, mevki peşinde koşarak çıkış noktasını unutmak... Her türlü kuralsızlığı geçerli kılma çabası siyaset eliyle topluma adeta “enjekte” edildi. Evet, bir toplum her alanda ancak böyle “anomi”leştirilebilir... Sonrası mı? Yaşadıkça göreceğiz!

FERİDUN ANDAÇ

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları