Özellikle 1990’lardan itibaren tartışılmaz gerçekmiş gibi sunulan “Türkiye’de seçmenin yüzde 65-70’i muhafazakâr sağ, yüzde 30-35’i devrimci, yurtsever sol seçmendir” iddiasına, önyargısına değinmek gerekiyor. 

Son 20-25 yılın seçimleri üzerindeki yüzeysel değerlendirmeden, kaba kategorik bir yaklaşımdan ibaret bu önyargı; bu önyargıyı mutlak doğru kabul eden bir siyasal okuma üzerinden tüm siyasi yapıyı belirlediği gibi, muhalif siyasal partilerin yaklaşımlarını bu önyargının içine hapsetti. Muhafazakâr sağ siyasetin içinde konumlanan partiler için doğal olarak sorun olmayan bu yaklaşım; siyaseti devrimci, yurtsever bir yerden yorumlaması beklenen sol partilerde önemli savrulmalara, kalıcı dönüşümlere yol açtı ne yazık ki.

Siyaset yapmanın, bir siyasi partinin en önemli hedefi iktidar olmaktır, doğru. Ama siyasi partinin hedefi bundan ibaret mi olmalıdır?  Bir parti, siyasal gelenek kendi temsil ettiği ideoloji çerçevesinde mi iktidar olmalıdır yoksa, deyim yerindeyse “kazanmak için her yol mübah” anlayışı ile bambaşka bir çizgiye evrilmeyi göze alarak, başkalaşarak, kendisi olmaktan vazgeçerek iktidar olması da kabulümüzde midir?

SİYASAL ZEKÂ

Ülkemize özgülersek, saçıklamaya çalıştığımız önyargının içinden bir muhalif okuma yaparak siyasetini biçimlendiren CHP, bu yaklaşımıyla iktidar olduğunda gerçekten sol/CHP mi iktidar olacaktır yoksa paçasına AKP artıkları yapışmış, hareket etme yeteneğini büyük oranda yitirmiş, siyasal İslamcı bir bakış açısının hemen her yere egemen olduğu mevcut düzende ufak tefek rötuşlar dışında bir şeyleri değiştirmeye gücü yetmeyecek bir CHP mi?

Bu soruya karşı “Şimdi söylenenlere bakmayın, iktidar olunca CHP yönetimi kuruluş felsefesine döner, Atatürk de Kurtuluş Savaşı sırasında her kesimle ittifak yapmıştı” biçimindeki karşı çıkışlar, sadece bu siyaseti benimseyen CHP üst yönetimine koşulsuz güveni ve kuşkulu bir niyet okumayı yansıtmaktadır, tartışılabilir bir siyaset zemini de değildir. Ayrıca, ne bugün Kurtuluş Savaşı’nın koşulları bulunmaktadır ne de bugünkü CHP yönetimi, Kurtuluş Savaşı dönemindeki Mustafa Kemal Paşa ve kurmaylarının siyasal zekâsına sahiptir.

İDEOLOJİSİNE SAHİP ÇIKMAK 

“Dünyada sağ-sol bitti, ekonomik sorunlara eğilmeli” söylemiyle hareket ederken tamamen muhafazakâr sağ siyasetin içine eklemlenmeye çalışmak önemli bir çelişki barındırmaktadır.

Son 12-13 yılın seçim sonuçlarına bakıldığında, CHP üst yönetiminin siyaset yaklaşımının başarılı olmadığı görüldüğü gibi, 1957, 1973, 1977 ve 1989 seçimlerinin sonuçlarına bakıldığında da bu siyaset yaklaşımının dayandığı önyargının gerçek bir temele dayanmadığı görülmektedir. Siyasette tüm kesimlere mavi boncuk dağıtan şirin bir görüntüden önce, kendi ideolojisine inanan, güçlü bir duruş önemlidir. Kaldı ki Cumhuriyeti kuran, devrimleri yapan, çok partili siyasal yaşamı getiren, ortanın solu siyasetiyle, sol ve devrimci fikirleri geniş kitlelere yayan, solculuğu yurtsever ve ulusal bir duruşla bütünleştiren CHP, kendi ideolojisine güvenmeyecektir de başka kim güvenecektir? Geçmişine, ideolojisine, ilkelerine, kuruluş felsefesine sahip çıkan bir CHP başarılı olacaktır. 

AV. MURAT FATİH ÜLKÜ