Yerel adaylar üzerinde seçici olunarak, dayatılan öykünmeci/ dinci adayların önü kesilmeli. Bunun için yapılması gereken, yerelde “yurtsever, demokratik girişim” grupları oluşturulmalı, ideolojik saplantıları bir yana iterek “kentlerine ve çağdaş yaşama” savunmada buluşulmalı.

Genel seçimlerin arkasından başlayan yerel seçim çalışmaları, adayların belirlenmesi sonrası hızlandı. Uzunca var olan hazırlık sürecine karşın partiler adaylarını belirleme ve yerelde nasıl yönetim izlencesi uygulayacaklarını ortaya koymakta zorlanmaktalar. Örtüşen söylemler, seçmene hoş gelen içselleştiremedikleri “vizyon” belgeleri açıkladılar. Benzer nitelikleri taşıyan/düşünen adaylarla seçime katılıyorlar. Bunun değişik nedenleri var. En belirleyicisi partilerin “mültezim”ler tarafından yönetilmesi. Bilgeliğin, parti içi demokrasinin ötelenmesi... Bir diğer nedense, partilerin bir bölümünün seçmeni milliyetçi-muhafazakâr çizgide konsolide ederek seçimi kazanma çabası, bir bölümünün de seçimi kazanmanın “kökten dinci söylemlere” teslim olmuş seçmen kitlesinden oy almaktan geçtiğini düşünerek söylem sığlığı içerisinde bulunmaları.

Ülkenin bekası söylemi
Siyasal iktidar öncülüğünde seçime katılan “ittifak” yerel seçimde; mutfaktaki yangını, yaşam zorluklarını, hukuksuzluğu, kayırmacılığı görünmez kılmak için sahada dincilik, ülkenin bekası söyleminin egemen olmasını istiyor. Muhalefet partileri söylemleri, adaylarının nitelikleri ile bu yönelmeye katkı koyma çabasında. Oysa iktidar partisinin ülkeyi egemen kıldığı/kılma uğraşı verdiği “Arap öykünmesi, ortaçağ din anlayışının” sanıldığı/hissedildiği kadar halkta karşılığı yok. Tam tersine Cumhuriyetin değerleri, çağdaşlık özlemi, Mustafa Kemal sevgisi dincilerin saldırısıyla sökülüp atılamayacak kadar derinde. Örneğin dincilerin dayattığı kadın bakış açısı tüm zorlamalara karşın Anadolu’da beklenilen karşılığı bulmuyor. Dinci yaşam tarzını simgeleyen türban, başın üzerine sıkışıp kaldı. Kadınlar sokakta, yaşamın içindeler. Muhalefet partileri, iktidarın açtığı “arık”tan akmak yerine, siyasal İslamcıların sıkışıp kaldığı noktanın ayırdına varmalı. Kökten dincileri öykünme bırakılmalı, saldırılarına karşı hoşgörü, sessizlik seçilmemelidir.

‘Tek adam’ yönetimi
Ülkede “tek adam” yönetim izlencesini yerleştirme sürecinin son halkası olan yerel seçimde aydınlar, yurtseverler olarak yalnızız. Partiler düzeyinde beklentilerimizin karşılığı yok. Bu karşın çalışmalarımızın omurgasını tek adam yönetim anlayışının dayattığı hukuksuzluk, kayırmacı, kamunun yağmalanması izlencesinin yerel yönetim boyutuyla tamamlanmasına izin vermemek olmalı. Yerel adaylar üzerinde seçici olunarak, dayatılan öykünmeci/dinci adayların önü kesilmeli. Bunun için yapılması gereken, yerelde “yurtsever, demokratik girişim” gruplar oluşturulmalı, ideolojik saplantıları bir yana iterek “kentlerine ve çağdaş yaşama” savunmada buluşulmalı. Birliktelik sağlanamazsa kentlerimizin karanlığa teslim olacağını bilmeliyiz. Kamu kaynakları yandaşlara (kişi, vakıf, dernek) aktarılarak hizmet üretilemeyecek.

Tavizsiz savaşımcı
İktidarın dayattığı kökten dinci anlayışa karşı gösterilen dirençte gedikler açılacak. İnsanlarımızdan dirençlerini sürekli kılmaları istencimizi kaybedeceğiz. Cumhuriyetin değerlerine, Mustafa Kemal’e dayanan moral değerlerin aşınmasının önü geçilemeyecektir.

Kentimizi savunmak
Kentimizi savunmak -yapsatçılardan, yağmacılardan kurtarılması-, aydınlık yüzünün ortaya çıkması mevcut gerici yönetimlere öykünerek, benzeyerek yerel iktidarın el değiştirmesiyle olmaz. Tavizsiz, savaşımcı bir anlayışla yerlerinden sökülüp atılmasıyla olur. Bunun da yolu aydınların, yurtseverlerin önyargılardan arınmış birlik olmasından geçiyor.

İrfan O. Hatipoğlu / Mustafa Kemal Üniversitesi