Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarikatlar, cemaatler bizim sivil toplum örgütlerimizdir” diyor. Bu söylem cemaatleri, tarikatları aklama ve destekleme söylemidir. Diyanet İşleri Başkanı bir şeyhülislam gibi davranıyor. Ona bu cesareti yönetim veriyor. Diyanet, “Fiyatları tayin eden Allah’tır” diye fetva veriyor. Bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısının hiçe sayıldığı anlamına gelmektedir.

Atatürk, tarikatların, cemaatlerin bu ulusa ne kadar zarar verdiğini gördüğü için “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz. En gerçek ve doğru yol medeniyet yoludur” demiştir. Tekkelere, şeyhlere, sarılmak, bilimdışı medreseleri yeniden gündeme getirmek, tarikatlara destek vermek ulusa zarar verir. Din kuralları ile devlet yönetilmez. Din kuralları ile devleti yönetmeye kalkarsanız, nas diye tutturursanız paranız pul olur. Bir ulusun parasının değeri o ulusun onurudur.

HUKUK YOK EDİLİYOR

Din kurallarını öne çıkarırsanız, ortaçağ karanlığına gömülürsünüz. Her alanda geri gidersiniz. Üretimi terk ettiğiniz için dışarıya el açmak zorunda kalırsınız. Ülkenizin en doğal alanlarını yabancılara peşkeş çekersiniz. Bu ruhsatlar verilirken kapalı kapılar ardında kimler komisyon adı altında nemalanırlar, saklı kalır. HES adı altında akarsularınızın yatakları değiştirilir. Gölleriniz, dereleriniz kurur. Bu yağmaya engel olmaya çalışanların karşılarına polis, jandarma çıkarılır. Dere yatakları değiştirildiği için yağmurlarla seller can alır. 

Cumhuriyet tarihinde görülmemiş yolsuzluklar açık açık yapılıyor. Hiç utanıp sıkılmadan “Yolsuzluk hırsızlık değildir” deniliyor. “Devletten bir şey çıkmamışsa önemli değil” denilerek rüşvetler görmezden geliniyor. ABD ile, Arap ülkeleri ile yapılan anlaşmaların içeriğini Dışişleri dahil kimse bilmiyor.

Onca olumsuzluğu önlemek isteyenler için bu kez yargı kullanılıyor. Sesini çıkaranlar yargı eli ile susturuluyor. Hukuk devleti yok ediliyor. Ordu ve yargı etkisiz duruma getirilmiş. Yargıya duyulan güven sıfırlanıyor. Ümmet diyerek on milyonu aşkın Suriyeli, Afgan göçmen kentlerimizin sokaklarını dolduruyor. Güvenliğimiz, düzenimiz yok ediliyor.

KURTULUŞ KURULUŞTA

Bu ulus bunları hak etmiyor. Atatürk döneminde 15 yılda 44 fabrika yapılmıştı. Bunların hepsi satıldı. Üreten Türkiye yok edildi. Tarımda kendi kendine yeten Türkiye yok edildi. Dışarıya el açan , bir avuç dolar için kendi topraklarını satan bir Türkiye yaratıldı. Bankalarımız, madenlerimiz, ekonomik kaynaklarımız yabancılara satılıyor. Dağlarımız, ovalarımız bir avuç dolar için Araplara satılıyor. Yirmi yıldır bunca olumsuzluk, egemenlik ulustan alınıp Saray’a, tek adama verildiği için yaşandı. Çıkarlarını ulusun çıkarlarından üstün tutanlar günü geldiğinde gidecektir. Kurtuluş, kuruluş ayarlarına dönmektedir. Ülkemizin kaynaklarına sahip çıkıp tam bağımsız bir politika uygulamaktadır. Unutmamalı ki yönetimler geçici, ülke kalıcıdır.

AV. EROL ERTUĞRUL