Olaylar Ve Görüşler

Bunalım ve sığınak

27 Eylül 2016 Salı

Gelişmekte olan ülkelerde işgücü 1.8 milyar. Bu sayının 225 yılında 3.1 milyara ulaşacağı söyleniyor. Bu durum iş sağlığı ve güvenliğinin hafife alınma olasılığını daha da artırıyor.

Şimdi sırası mı demeyin... Çaresiz kaldığımda işime sığınırım. Korku ve dehşet sürecinde bilinenleri yinelemekten başka bir şey yapamayacaksam, en iyi bildiğimi yazarım: Koruyucu hekimlik. Bu yaklaşım korkuya karşı bir direnme yöntemi sanki. Mark Twain der ya: “Cesaret, korkusuzluk değildir; korkuya direnmek, korkuyu yenmektir.” Rakamlar Joseph LaDou’dan: Dünyada her yıl 250 milyondan fazla iş nedenli yaralanma ve örselenme var, bu durum iki milyon kişinin ölümüne neden olmakta. Tehlikeli etkilenme ve işyüküne bağlı hastalıkların sayısı da bundan az değil.
Meslek hastalıklarının etkin bir biçimde izlenmesi sorunun gerçek boyutunun belirlenebilmesini de engelliyor. Tehlikeli üretimler yoksul ülkelere kaydırılmış durumda. Bu onlar için “kalkınma” bile oluyor! Bu ülkelerin koruyucu teknik önlemleri alabilmekte yetersizlikleri iş güvenliğini daha büyük oranda tehlikeye düşürüyor. Dünya çalışan nüfusunun yüzde 70’i gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. 450 milyon insan ileri derecede yoksulluk ve beslenme yetersizliği içinde, bir diğer 880 milyon insanın ise mutlak yoksulluk olarak tanımlanabilecek durumda olduğu belirtiliyor. Dünyadaki her beş işçiden biri aile üyesi başına ancak bir dolar kazanabiliyor. Her yıl 16 milyon insan kolayca önlenebilir hastalıklardan ölüyor. Bu sayının içinde meslek hastalıkları yok.

İş yaralanmaları
İş yaralanmaları ve meslek hastalıkları dünya sağlık düzeyini etkileyen en önemli etmenlerdendir. Ülkelerin ekonomileri üzerindeki etkisi de çok büyük. İş kazaları kalıcı sakatlıklara ve ülke milli gelirinin ortalama yüzde 5’ine varan oranda ekonomik kayıplara yol açmakta.
Söz konusu önlenebilir kaza ve yaralanmalar, çalışanların ve ailelerinin üretkenliğini, gelirini ve sosyal iyiliğini ileri derecede etkiliyor. Tek bir yaralanma ya da hastalık işçinin bütün ailesinin yoksulluk ve yoksunluk çukuruna düşmesine neden olabilmekte.

Gelişmekte olan ülkeler
Gelişmekte olan ülkeler nadiren mesleki ve çevresel düzenlemeleri yürürlüğe sokabiliyorlar. Soksalar bile bu gelişmiş ülkelerdeki gibi etkili olacağı anlamına gelmiyor. Politik irade eksikliği hemen geçersiz kılıyor her şeyi. Koruma, tanı ve tazminatlar söz konusu kurallarla alay etme düzeyinden öteye gitmiyor. Yasal düzenlemelerin birçok tehlikeli endüstri ve mesleği nasıl olup da kapsam dışı bıraktığını anlayabilmek mümkün değil.
Gelişmekte olan ülkelerde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasaların çalışanların ancak yüzde 10’unu kapsadığını biliyoruz. İş sağlığı ve güvenliği uygulamaları ülkenin yoksulluk düzeyi ile ters orantılı olarak azalmakta. Çünkü bu sorunlarla kaynak yarışında olan başka sağlık sorunları da var: İşsizlik, beslenme geriliği ve enfeksiyon hastalıkları.
Gelişmekte olan ülkelerde işgücü 1.8 milyar. Bu sayının 225 yılında 3.1 milyara ulaşacağı söyleniyor. Her yıl 38-40 milyon yeni iş gerektiği anlamına geliyor bu durum. Bu durum iş sağlığı ve güvenliğinin hafife alınma olasılığını daha da artırıyor.
İskoç Şairi Andrew Lang, “Sokak lambalarını bir sarhoş gibi kullanıyor, aydınlanmak için değil, destek olarak...” der. Politikacılar da istatistiklerden böyle yararlanarak çevre ve iş güvenliği önlemlerini görmezden gelirler.

 

ÇAĞATAY GÜLER
H.Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları