Olaylar Ve Görüşler

COVID-19 ve Aşı - Dr. Mustafa ADIGÜZEL

05 Aralık 2020 Cumartesi

Covid-19, ülkeleri sağlık altyapısı, ekonomik rezervi ve demokratik kurumları ile test ediyor. Türkiye’de ekonomik gerekçeler ile virüse uygulanmayan karantina, bilgiye, veri akışına uygulanmıştır. Ancak hükümetin ve Sağlık Bakanı’nın salgın süreci boyunca üfürdüğü yalanlar artık tescillenmiştir. Başlangıçta Her vaka hasta değildir” cambazlığı ifşa olunca, şimdi de dünya sıralamasına giren vefat sayılarını saklamak için Her bulaşıcı hastalık Covid değildir” söylemine dönmüştür. Bu yalan da eninde sonunda gerçeklik duvarına toslamaya mahkûmdur.

Dokuz aydır dar gelirli yurttaş, esnaf, KOBİ’ler bir devlet şefkati beklerken, iktidara yakın malum iş çevrelerine pandemi uğramadığı gibi, bu süreç fırsata çevrilip önce maske, sonra test kiti ile vurgun yapmışlardır. Milyarlarca maske serbest bölge ayrıcalığı sağlanarak ihraç ettirilirken Türk halkı peçete kâğıdından maskeler için eczane, postane yollarına düşürülmüştür.

Test kitleri de seçilmiş firmadan alınıp cemaate mensup inanç turizmi şirketi üzerinden pazarlanmıştır.

Şimdi sıra aşı meselesine gelmiştir. Hükümetin bugüne kadarki şeffaf ve bilimsel olmayan tutumu aşı konusundaki kaygıları artırıyor. Aşının zorunlu olacağına dair haberler bile tepki ile karşılanmıştır.

Covid-19 ile ilgili çok sayıda aşı çalışması var. Kabaca iki tip olarak sınıflandırılabilir:

1-ESKİ PLATFORM AŞILAR

Ölü virüs içeren aşılardır. Klasik yöntemdir, pahalıdır, ama çok daha güvenlidir. Çok sayıda virüs gerektirdiği için üretilmesi zaman alır. Bu yüzden daha az virüsle bağışıklık elde edebilmek için güçlendirici kimyasallar ilave edilir. Alüminyum, cıva gibi bu eklentiler iddia edilen yan etkilerden sorumludur.

Bu sorunu aşmak, güçlendirici kimyasal kullanmadan az sayıda virüs ile yeni yöntemler de çalışılmaktadır. En güvenli aşılar bunlar olacaktır.

2-YENİ PLATFORM GENETİK TEMELLİ AŞILAR

Üretimi kolay ve ucuzdur. Vücuda aşı ile verilen madde virüs değil, virüsün bir parçasını vücutta oluşturmak için gönderilen bir anahtardır. Sonra da vücut kendi ürettiği bu virüs parçasına karşı bağışıklık geliştirir. Bu anahtar RNA ve DNA yapısında olabilir.

RNA yapısında olanlar bu virüs parçasını hücrenin sitoplazma dediğimiz geniş havuzunda oluşturur. Kısa süre sonra yok olur, o yüzden tekrar aşılama gerekir. DNA yapısında olan diğer tipi ise hücrenin çekirdeğindeki genetik yapıya eklenir ve teorik olarak uzun süre kalır. Ancak bu genetik temelli aşılarda o virüs parçasını üreten hücre, kendi bağışıklık sisteminin hedefi haline gelir. Bu daha sonra birçok genetik ve bağışıklık temelli bir dizi hastalık için neden ya da kolaylaştırıcı olup olmayacağı belirsizdir. Genetik aşılar Faz-3 çalışmaları yapılırken bu yüzden çok daha fazla kişi üzerinde denenir. Bu nedenle ölü virüs aşılar bu yeni genetik temelli aşılara göre daha güvenlidir.

Türkiye için aşı politikasını belirlerken bu durumlar göz öne alınmalıdır. 50 milyon doz getirileceği söylenen Çin aşısı ölü virüs ile üretilen aşıdır. Çin’de araştırma dışında standart aşılama programına alınıp alınmadığı açık değildir. FDA ve EMA onayı yoktur. Burada 2 tane soru öne çıkmaktadır:

   Kısa sürede bu kadar yüksek doz aşı üretildiyse az sayıda virüs kullanılmıştır ve güçlendirici kimyasal (adjuvan) madde kullanımı kesin görünmekte. Bunun yan etkileri ile ilgili durum açık olmalıdır.

   Çin ile yapılan anlaşmanın detayları açık olmalıdır. Aşının Türkiye'deki Faz-3 çalışmaları karşılığında bir kısmının hibe olduğu ya da fiyat kolaylığı yapıldığı iddiaları da vardır.

Sonuç olarak şu ana kadar FDA veya EMA onayı almış bir aşı yoktur. Pfizer aşısına İngiltere’nin hızlı onayı da eleştirilmektedir. Yeni genetik temelli aşıların uzun vadede güvenli olup olmadığı ve aşıya erişim sorunu, Çin aşısı için de içeriği, etkinliği ve yapılan anlaşmanın kapsamı endişe yaratmaktadır.

Burada en iyi yaklaşım şeffaflık ve bilimselliktir. Tüm aşılar için hem ulusal bilim kurullarının hem de FDA ve EMA onayından geçmesi şartı aranmalıdır.

Hükümet, dünyada ilk sıralara geldiğimiz pandemide bu zor kış dönemi için ekonomik yükü ağır olan tam karantina uygulamasından kaçmak adına bu aşı konusuna sarılmış görünüyor. Halbuki tam karantina ile pandeminin etkisini kırmak, bahar ve yaz aylarına doğru diğer ülkelerin aşı ile ilgili tecrübelerinden faydalanan ülke olmakta fayda var. Yoksa halkı üzerinde aşı ile ilgili tecrübesinden faydalanılan ülke olmak değil.

Maskede, test kitinde yapılan usulsüzlüklere benzemez bu iş. Kötü yönetilen pandemi sürecinde gelinen noktada, maddi gerekçelerle tam kapatmadan kaçmak için bilimsel gerçekleri göz ardı edip aceleye getirirseniz öngörülemeyen olumsuz sonuçların bedelini hep birlikte öderiz. İşte bugünler, ulusal bir aşı politikası olması gerektiği konusunda bizi bir defa daha haklı çıkarıyor. Çünkü salgınların önlenmesinde aşı halen en etkili yöntemdir.

DR. MUSTAFA ADIGÜZEL
CHP ORDU MİLLETVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları