Olaylar Ve Görüşler

Cumhurbaşkanı’nın üslubu (dili)

16 Ağustos 2019 Cuma

“Kılıcın bedenlerde açtığı yara merhem kabul eder de, dilin gönüllerde açtığı yara merhem kabul etmez.” Hz. Ali

Devlet organlarının ve toplumsal mekanizmaların, halkın iş ve aş derdine, eşitlik ve adalet ihtiyacına, zulme uğramışlık duygusuna cevap veremediği durumlarda, devletin başını çaresizlerin çare kapısı olarak görmek, Türk ulusunun kadim bir geleneğidir. Bu geleneğin özünde ve devlet başkanının şahsında milli birliğin korunması özlemi ile kederde ve sevinçte birliktelik refleksi saklıdır. Bu sosyolojik olgu, devletin tepesindeki kişinin, eğer öyle bir niyeti varsa, halkı birlik ve beraberlik içinde tutabilmesi açısından büyük şanstır. O nedenle de Cumhurbaşkanı’nın hitabet biçimi, dili ve üslubu toplumun tümünü kapsayan sevgi, şefkat, letafet, zarafet duyguları temelinde gelişmelidir. Yani; ecmel, ekmel ve ahsen... İsra 38, “...Onlara bir şey veremeyeceksen, hiç olmazsa güzel sözler söyleyerek gönüllerini al”, “Ananı da al git” deme.

Kasıtlı gerginlik
AKP’nin hedefleri ile Cumhuriyetin değerleri; kurtla kuzunun ve tavukla tilkinin bir arada yaşamasının imkânsızlığı kadar kavga ve restleşme halinde olduğu için, Sayın Erdoğan da hesaplarıyla uyumlu olarak “sürekli gerginliği” bir siyaset tarzı olarak benimsemiştir. Bu sadece iç politikada değil, kendine özgü üslup ve nezaket kuralları olan dış politikada da böyledir. Irak devletinin kendi talebiyle kurulan Askeri Eğitim Kampı’nın boşaltılmasını isteyen Başbakan İbadi’ye, 2016 yılında, aslında çok da haklı olarak karşı çıkarken kullandığı dil, hepimizi mahcup etmiştir: “Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin...” gibi.

‘Bay Kemal, edepsiz Meral’
Seçim süreçlerinde CHP’nin kurumsal kimliğine ve Sayın Genel Başkanı’na, Millet İttifakı’nın diğer ortağı İYİ Parti’nin Sayın Genel Başkanı’na yönelik aşağılama ve tehditleri, iki sayın liderin sadece iradelerini çelikleştirdi. §Laik bir devletin cumhurbaşkanı değil de, şeriatla yönetilen ülkenin başmüftüsü havasında, Sayın Kılıçdaroğlu’na “Şehit nedir bilir misin, İslamı tanır mısın?” biçimindeki sataşma ve haykırışlarının meydanlarda, ağzından öfkeli şelaleler gibi boşalması da, Cumhurbaşkanı’nın taşıdığı sıfat ve oturduğu koltukla bağdaşmadı. Kendisi, “demokrasinin kendileri için sadece hedeflerine taşıyacak bir tramvay” olduğunu açık yüreklilikle söylediği için, uğursuz istasyona doğru ilerleyen şeriat tramvayının hızına ve rotasına engel gördüğü herkese bağırıp çağırmayı hatta hakareti bir hak olarak görüyor. Peki, bu karanlık tramvay, AKP’nin hayalindeki istasyona engelsiz ulaşabilir, mutlu sonla noktalanabilir mi? Devlete, topluma ve ülke zenginliklerine verdikleri sınırsız zararlara ve elde ettikleri kimi mevzilere rağmen, iktidarın “son istasyon” hayali asla gerçekleşmeyecek ve bu olup bitenlerden dolayı kendilerini sıygaya çeken Molla Kasım, halkın sandıklara yansıyan temiz iradesi olarak gelecektir.
Türk milleti, Cumhuriyeti sokakta bulmadı. Onun temelinde ve inşasında, yüce Allah’ın milletimize benzersiz bir armağanı, mucize insan Atatürk’ün dehası ve yoksul on binlerce Anadolu insanının alın teri ve şehadet öyküsü vardır.
CHP’nin harcında Milli Mücadele’nin mübarek kanı olmasına karşılık, kendi partisinin Amerikan menşeli emperyal bir proje olduğuna ilişkin sayısız kitap yazıldı. Kişilerin, özellikle de devlet adamlarının kıratının iki ölçütü vardır; sarı altın (yeşil dolar) ve beyaz topukla sınavlarıdır.

GANİ AŞIK
E. Müftü ve CHP Kayseri Milletvekili



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları