Olaylar Ve Görüşler

Dil Bayramı - Prof. Dr. Sinan BAYRAKTAROĞLU

26 Eylül 2021 Pazar

Bugün Dil Bayramı. 12 Temmuz 1932 tarihinde (adı daha sonra Türk Dil Kurumu olarak değiştirilen) Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulmasının hemen ardından Atatürk’ün önderliğinde toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı’nda (26 Eylül) Dil Bayramı ilan edildi. O zamandan bu yana 89 yıl geçmiş.

 “Türk dil devrimi”, ulus devletin kurulması, çağdaşlaşmanın gerçekleştirilmesi, yeni toplumsal ve siyasi bir düzende Türkçenin Arapça ve Farsçanın egemenliğinden kurtarılıp arındırılması, özleştirilmesi, konuşulan dilden koparılmış bulunan yazı diline benliğinin kazandırılması için yeni bir dil yapılanmasının zorunlu bir hale geldiği düşüncesiyle yapılmıştır. Dil devriminin temel ilkesi, dilin bir ulusun toplumsal yapısını “birleştirici, bütünleştirici ve geliştirici” olmasıdır.

ANADİL EĞİTİMİ

Bugüne gelindiğinde Türkçe eğitimi alanında ulusal birliği tehdit edici boyutlarda sorunlar yaşamaktayız. Okullarımızda uygulanmakta olan Türkçe öğretim ve öğrenim yöntemleri, nereden bakılırsa bakılsın, çağdaş eğitim anlayışına ve bilimsel pedagojik esaslara dayalı bir temel üzerine inşa edilmemiştir. 

15 yaşındaki çocuklarımızın PISA ölçümlerinde kendi ana dillerinde “okuduklarını anlama” becerileri bakımından Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında hep en alt sıralarda yer alması, Türkçe eğitimimizin ne denli vahim bir durumda olduğunun somut bir kanıtıdır. Diğer taraftan, Temmuz 2021 tarihi itibarıyla YKS sonuçlarına göre öğrencilerimizin 12 yıl eğitimini gördükleri anadilleri Türkçe alanında sorulan 40 soruyu doğru çözme ortalamasının 18.4’te kalması da durumun vahametini başka bir şekilde göstermektedir. 

Önceki kültür bakanlarından Talât S. Halman’ın, 7-8 Ocak 2002 tarihinde düzenlenen Türkçenin Dünü, Bugünü, Yarını adlı sempozyumun açılış konuşmasında söyledikleri oldukça çarpıcıdır: “Biz çocuklara Türkçeyi doğru dürüst öğretemedik, öğretemiyoruz. Dolayısıyla onlara kabahat bulmamalıyız, kabahat bizlerdedir, yetişkinlerdedir, yönetimdedir, aydınlardadır. Suçlu biziz.”

Unutulmamalıdır ki anadil eğitimi bir ülkenin eğitim sisteminin temelini oluşturur. Çağdaş eğitim düşüncesine göre anadil eğitiminin temel amacı, öğrenciye, okuduğunu ve dinlediğini anlayabilme, yorum yapabilme ve eleştirel düşünce üretebilme, yaratıcı biçimde düşünebilme, problem çözebilme, araştırma-sorgulama yapabilme, yazılı ve sözlü iletişim kurabilme, sözcük dağarcığını geliştirme, dil bilinci ve etkin sözlü iletişim ve bilgi teknolojilerini kullanabilme becerilerini kazandırmaktır.

DİL ÇIKMAZI

Ne var ki bugün anadil olarak Türkçe eğitiminin bir devlet politikası çerçevesinde amaç ve hedeflerinin, bunlara bağlı olarak dil düzeylerinden müfredat ve öğretim yöntemlerine, öğretmen yetiştirme ve ölçme değerlendirme sistemlerine kadar öğretim ve öğrenim ilkelerinin ve kalite standartlarının açık, kapsamlı ve tutarlı bir biçimde saptanmamış bulunması büyük bir gaflettir.

Bunun yanı sıra toplumumuzda İngilizce öğrenimine karşı öteden beri var olan aşırı sosyal talep karşısında hem Türkçe hem de İngilizce eğitimindeki sorunların henüz altından kalkılamamışken bir de yükseköğretimde İngilizceyle eğitim sevdasına kapılınması, ülkemizi tam bir dil çıkmazına sürüklemiştir. Oysa etkin bir Türkçe eğitimi gerçekleştirilmeden ne İngilizce ne de İngilizceyle eğitim başarılı bir şekilde yürütülebilir. Bugünkü genç nüfusumuz, İngilizceyle eğitim yapılarak kendi anadilinde düşünebilme, sorun çözebilme, üretebilme ve yaratıcı olabilme becerilerinden yoksun bırakılmaktadır.

UMUTSUZLUĞA YER YOK

Osmanlı okumuşu, Arapça ve Farsçayı Türkçeye yeğ tutmakla vaktiyle hata etmişti. Bugün yükseköğretimde “Türkçe bilim dili değildir” (!) gerekçesiyle İngilizceyle eğitimi savunan aydınlarımız da aynı hatayı işliyorlar.

Bu kadarı yetmiyormuş gibi, günümüzün Türkiyesi’nde dilimiz İngilizcenin etkisi altında bir başkalaşmaya sürüklenmektedir. Medya denen yazılı ve görüntülü yayın organlarının adları, ülkenin her tarafında işyerlerine verilen adlar ve İngilizce sözcüklerle dolu konuşmalar bu etkinin örnekleridir.

Sorumluluğunu hep birlikte taşımamız gereken bugünkü “dil ve eğitim” sorunu ne kadar ağır olursa olsun, geleceğe dönük kararlılığımız asla sarsılmamalı ve umutsuzluğa asla kapılmamalıyız. Yeter ki dil devrimini dünden bugüne taşıyacak akılcı, bilimsel ve çağdaş bir dil eğitimini uygulayalım ve Türk dilini korumasını bilelim. Dil Bayramımız kutlu olsun!

PROF. DR. SİNAN BAYRAKTAROĞLU

ESKİ CAMBRIDGE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları